1. Anasayfa
  2. Keşfet

Manila Gezi Rehberi: Filipinler’in Kalbindeki Zıtlıklar ve Keşifler

Manila Gezi Rehberi: Filipinler’in Kalbindeki Zıtlıklar ve Keşifler
0

Manila Gezi Rehberi: Filipinler’in Kalbindeki Zıtlıklar ve Keşifler

Merhaba sevgili gezgin dostlarım! Bu kez rotamızı, Güneydoğu Asya’nın incisi **Filipinler**’in hareketli ve bir o kadar da karmaşık başkenti Manila’ya çeviriyoruz. Benim için Manila’yı tek bir kelimeyle tanımlamak imkansızdı. O, lüks gökdelenlerin teneke evlerle yan yana durduğu, trafik karmaşasının içinden çıkan rengarenk jeepneylerin şehre neşe kattığı, zenginlikle fakirliğin dans ettiği tam bir zıtlıklar şehri.

Aslında itiraf etmeliyim ki, **Filipinler gezimizi** planlarken Manila’dan biraz çekinmiştim. Gittiğimiz her yerde kulağımıza fısıldanan “aman dikkatli olun, güvenli bir bölgede kalın, gece dışarı çıkmayın” uyarıları yüzünden, bu büyük metropolü genellikle adalara geçiş noktası olarak görmüştük. Ancak, Filipinler’in kuzeyindeki pirinç teraslarından güneydeki cennet adalarına kadar her köşesini keşfettikten sonra, başkenti görmeden dönmek olmazdı dedim ve iki gecemi bu şehre ayırdım.

Manila’ya Adım Atarken: İlk İzlenimler ve Ulaşım Tüyoları

İstanbul’dan aktarmalı, uzun bir yolculuğun ardından Ninoy Aquino Uluslararası Havaalanı’na (NAIA) indiğimde, kalabalık ve hareketli ortam beni hemen sarmaladı. Havaalanı çıkışında beni ilk karşılayanlar, tahmin edeceğiniz gibi taksi şoförleriydi. Burada size ilk ve en önemli **Manila seyahat ipuçları**mdan birini vereyim:

  • Havaalanından çıkarken, sadece kayıtlı sarı veya beyaz taksileri tercih edin. Sarı taksiler biraz daha pahalı olabilirken, beyaz taksiler genelde taksimetre açar ya da belirli bölgeler için sabit fiyat panoları kullanır.
  • Bizim ilk gelişimizde lüks bir otobüs terminaline giderken sarı taksiyi kullandık. Ancak son gelişimde, aynı mesafeye benden üç katı fiyat isteyen mavi renkli bir taksiyi reddedip, 400 peso (yaklaşık 8 dolar) ödediğim beyaz bir taksiye binerek ne kadar doğru bir seçim yaptığımı anladım. Ulaşım konusunda dikkatli olmak, Manila deneyiminizin ilk aşamasını olumlu etkileyecektir.

Havaalanından otelimize doğru ilerlerken, beni bir kez daha şaşırtan o zıtlıklar karşıladı. Bir yanda lüks otellerin ve iş merkezlerinin göğe uzandığı **Makati bölgesi**nin ihtişamlı silueti, diğer yanda yıkık dökük binaların arasında yaşam mücadelesi veren insanlar. Bu, Manila’nın gerçek yüzüydü; hem acımasız hem de etkileyici.

Zaman Tünelinde Bir Yolculuk: Intramuros’un Sırları

Manila’da görmeniz gereken tek bir yer söyleyecek olsam, hiç şüphesiz **Intramuros** olurdu. Filipinler’in üç yüz yıldan fazla süren İspanyol sömürge döneminin kalbi olan bu bölge, kelimenin tam anlamıyla ‘duvarlar arasındaki şehir’ anlamına geliyor. Pasig Nehri’nin denize kavuştuğu stratejik bir noktaya kurulan bu surlarla çevrili şehir, bir zamanlar ülkenin politik, askeri ve dini merkeziydi.

Intramuros içinde beni en çok etkileyen yerlerden biri, İspanyolların Uzak Doğu’daki en eski askeri kalesi olan **Fort Santiago** oldu. Burası sadece bir kale değil, aynı zamanda Filipinler’in milli kahramanı, doktor, şair ve bilim adamı **Jose Rizal**’ın hapsedilip idam edildiği yer. İçerideki hücreleri gezerken, onun özgürlük mücadelesinin yankılarını adeta duydum. Giriş ücreti 70 peso (yaklaşık 1.4 dolar) değerinde bir tarih dersi niteliğinde.

Fort Santiago’dan sonra yolum beni **San Agustin Kilisesi**’ne götürdü. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu Barok şaheser, 1571’de inşa edilmiş ve ülkenin en eski taş kilisesi olma özelliğini taşıyor. İlk iki bambu yapısı yangınlarla yok olduktan sonra, üçüncü kez taştan inşa edilen bu kilise, mimarisiyle gerçekten büyüleyici. Kiliseye bitişik müzede ise İspanyol döneminden kalma eserler, resimler ve mobilyalar sergileniyor. Ben ziyaret ettiğimde içeride bir düğün vardı, şık giyimli davetlileri kapıdan izledim, şortumla içeri girmeye cesaret edemedim tabii ki!

Bir diğer önemli durak ise Manila Katedrali oldu. 1571’de kurulan ve defalarca yangın, deprem ve savaşlarla yıkılıp yeniden inşa edilen bu katedralin bugünkü yapısı 1958’de tamamlanmış yedinci hali. İçerisi oldukça aydınlık ve çeşitli sanat eserlerine ev sahipliği yapıyor. Özellikle Michelangelo’nun ünlü eseri La Pieta heykelinin bir kopyasını burada görmek beni şaşırttı ve duygulandırdı.

Tarihi keşfimize devam ederken, Intramuros’un surları arasında yer alan **San Diego Bahçesi**’ne uğradık. Burası, surların üzerinde keyifli bir yürüyüş yapıp şehrin tarihi dokusunu farklı bir açıdan görme imkanı sunuyor. Giriş için ödediğimiz 50 peso (yaklaşık 1 dolar) bu huzurlu kaçış için değdi diyebilirim.

Intramuros’ta dolaşırken farklı ulaşım seçenekleriniz var. Yürümek en güzeli olsa da, yorulduğunuzda iki kişilik tricycle ya da dört kişilik fayton (kalesa) kiralayabilirsiniz. Biz biraz yürüdükten sonra yarım saatlik bir fayton turuyla (500 peso civarı) tarihi sokaklarda nostaljik bir gezinti yaptık. Benim size tavsiyem, **Manila gezilecek yerler** listenizin başında gelen Intramuros’a bolca zaman ayırmanız!

Intramuros’un hemen dışında ise geniş ve güzel bir alan olan **Rizal Park** yer alıyor. Vaktimiz kısıtlı olduğu için biz sadece önünden geçebildik, ama dinlenmek ve yeşillikler içinde zaman geçirmek isteyenler için ideal bir nokta olduğunu düşünüyorum.

Modern Manila’nın Kalbi: Makati’de Bir Gün

Manila’nın tarihi yüzünden sonra, modern yüzüne, yani **Makati bölgesi**ne geçtik. Burası, lüks otellerin, gökdelenlerin, devasa alışveriş merkezlerinin ve iş merkezlerinin yükseldiği, şehrin en gösterişli ve güvenli bölgelerinden biri. Güvenlik kaygılarımız nedeniyle otelimizi de bu bölgede seçmiştik ve konaklamamızdan son derece memnun kaldık.

Makati’nin şık caddelerinde dolaşırken, lüks binaların ve arabaların yanı sıra, dikkatimi çeken bir diğer detay da her köşe başında bulunan güvenlik görevlileri oldu. Burası gerçekten bakımlı ve düzenli bir bölge. Bir alışveriş merkezinin zemin katındaki markette tesadüfen tanıştığımız ve Manila’da kafe işleten Ceyhun Bey sayesinde, Filipinler’deki son akşamımızda ezo gelin çorbası ve Türk kahvesi içmek gibi harika bir sürpriz yaşadık. Türk misafirperverliğini dünyanın öbür ucunda hissetmek paha biçilemezdi!

Makati dışında, daha uygun fiyatlı otel seçenekleri arayanlar için **Malate bölgesi** de güvenli ve hareketli bir alternatiftir. Manila’da kalırken, konaklayacağınız bölgeyi güvenliğiniz açısından dikkatlice seçmenizi öneririm.

Ceren’den Gezi İpuçları: Manila’yı Keşfederken Yanınızda Olsun

  • Ulaşım Akıllıca: Havaalanında sarı veya beyaz taksileri tercih edin. Şehir içinde ikonik **jeepneyler** ile yerel kültürü deneyimleyebilir veya Grab uygulamasını kullanarak daha konforlu bir yolculuk yapabilirsiniz.
  • Intramuros’a Zaman Ayırın: Manila’nın ruhunu anlamak için Intramuros’a en az yarım gün, hatta tam gününüzü ayırın. Kaleleri, kiliseleri ve müzeleri sindire sindire gezin. Faytonla kısa bir tur, ambiyansı hissetmek için harika bir seçenektir.
  • Güvenli Konaklama: Otel seçiminizi yaparken Makati veya Malate gibi daha güvenli ve turistik bölgeleri tercih edin. Gece geç saatlerde tek başınıza dolaşmaktan kaçının ve değerli eşyalarınızı dikkatli koruyun.
  • Sokak Lezzetlerine Açık Olun: Manila, sokak lezzetleri açısından zengin bir şehir. Güvenilir ve kalabalık tezgahlardan yerel atıştırmalıkları denemekten çekinmeyin. Tabii ki hijyene dikkat!

Başlangıçta bazı endişelerim olsa da, Manila’dan herhangi istenmeyen bir durumla karşılaşmadan ayrıldım. Elbette, her büyük metropolde olduğu gibi burada da dikkatli olmak, güvenlik önlemlerini elden bırakmamak gerekiyor. Adalarda sokaklarda geç saatlere kadar rahatça dolaşabilmiş olsam da, Manila’da otelimin güvenli bölgede olması, gündüz taksiyle gezmemiz ve hava kararmadan otelimize dönmemiz gibi önlemler almıştım.

Yine de, **Filipinler’e** gelip de başkent **Manila**’yı görmemek olmazdı. Bu zıtlıklar şehri, bana unutulmaz deneyimler yaşattı ve kültür mozağinin ne demek olduğunu bir kez daha gösterdi.

Peki siz Manila hakkında ne düşünüyorsunuz? Daha önce ziyaret ettiniz mi, yoksa gitmeyi mi düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı ve deneyimlerinizi benimle paylaşmayı unutmayın. Bir sonraki maceramda görüşmek üzere, hep gezgin kalın!

Merhaba! Ben Ceren Gezgin, dünyayı gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seven biriyim.Soy adım gibi gerçekten gezginim. Çocukluğumdan beri gezmeyi ve keşfetmeyi çok seviyorum. İlk kez 18 yaşında yurt dışına çıktım ve o günden beri farklı ülkeleri gezmeye devam ediyorum.Gezdiğim yerler arasında Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika'dan ülkeler var. Gezdiğim yerleri ziyaret ederken sadece turistik yerleri değil, yerel hayatı da deneyimlemeye çalışıyorum. Yerel halkla tanışıyor, onların kültürlerini ve yaşam tarzlarını öğreniyorum.Gezilerimi ve deneyimlerimi fiyatinedir.net sitesinde paylaşıyorum. Sitede ülke rehberi, şehir rehberi, gezilecek yerler, konaklama, ulaşım ve yeme-içme gibi konularda bilgiler bulabilirsiniz.Dünyayı benimle tanımanızı çok isterim. Farklı kültürleri, farklı yaşam tarzlarını ve farklı güzellikleri keşfetmenize yardımcı olmak istiyorum.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir