1. Anasayfa
  2. Keşfet

Buhara Gezi Rehberi: Orta Asya’nın Vaha Şehriyle Kültürel Keşif

Buhara Gezi Rehberi: Orta Asya’nın Vaha Şehriyle Kültürel Keşif
Buhara Gezi Rehberi: Orta Asya’nın Vaha Şehriyle Kültürel Keşif
0

Buhara Gezi Rehberi: Orta Asya’nın Vaha Şehriyle Kültürel Keşif

Sevgili gezgin dostlarım, yine bir maceranın ardından kalbimde ve zihnimde derin izler bırakan bir destinasyonla karşınızdayım: **Buhara!** Bu kadim şehir, Kızıl Kum Çölü’nün ortasında yeşermiş bir vaha gibi. İlk adımı attığım anda, sanki zaman tünelinden geçip İpek Yolu’nun altın çağına ışınlanmış gibi hissettim. 2500 yılı aşkın tarihiyle **Buhara**, sadece bir şehir değil, bir yaşam felsefesi gibi adeta. Orta Asya’nın siyasi, bilim, kültür ve ticaret merkezi olmasının yanı sıra, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde 100’den fazla esere ev sahipliği yapıyor. Burada Zerdüştlükten Budizme, Hristiyanlıktan İslam’a kadar pek çok inancın izlerini bulmak mümkün. İbn-i Sina ve İmam el-Buhari gibi büyük bilim ve din adamları bu topraklarda yetişmiş; Büyük İskender’den Cengiz Han’a, Emir Timur’dan nice hükümdara ev sahipliği yapmış. Rivayet odur ki, Cengiz Han bile 1220’deki istilası sırasında bu şehrin güzelliğine hayran kalmış, “Bu kadar güzel şehri yıkmak günah” demiş. Ne yazık ki, yine de yıkımdan kurtulamamış. Ama bugün ayakta kalan eserler, o ihtişamlı günleri fısıldıyor kulağınıza.

Buhara’ya Nasıl Ulaştım ve İlk İzlenimlerim?

Buhara’ya ulaşım, başlı başına bir macera. Ben Khiva’dan tam 450 km’lik, yaklaşık 6,5 saat süren bir Kızıl Kum Çölü yolculuğuyla geldim. Yolculuk uzun gelse de, varışta ulaştığım vahayı görmek, tüm yorgunluğumu unutturdu. **Taşkent’ten Buhara’ya** uçakla veya otobüsle de kolayca ulaşabilirsiniz. Benim tercihim her zaman karayolu oluyor; böylece yolda geçen hayatı, değişen manzaraları yakından gözlemleyebiliyorum. Ulaştığımda, şehrin atmosferi beni anında sardı. O daracık sokaklar, çini işlemeli medreseler ve minarelerin gölgesi altında yürümek, gerçekten büyüleyici bir deneyimdi.

Buhara’da Gezilecek Yerler: Tarihin Derinliklerinde Bir Yolculuk

Buhara gezilecek yerler açısından o kadar zengin ki, her köşe başında yeni bir keşif sizi bekliyor. Gelin, benimle birlikte bu **tarihi şehir**in en etkileyici noktalarına doğru bir yolculuğa çıkalım.

Tarihin Derinliklerinde İlk Adımlar: İsmail Samani Türbesi ve Efsanevi Çeşmeler

  • İsmail Samani Türbesi: Eski şehirdeki ilk durağımız, Orta Asya’da yapılmış en eski Müslüman türbesi olan **İsmail Samani Türbesi** oldu. MS. 905 yılında tamamlanan bu yapı, erken dönem İslam mimarisinin en zarif örneklerinden biri. Tamamen tuğladan örülü kare duvarları ve tuğla kaplı kubbesiyle adeta bir sanat eseri. Tuğlaların dekoratif kullanımı, işçilikteki detaylar ve kusursuz planlama beni büyüledi. Moğol saldırıları sırasında kumlar altında kaldığı için talan edilmemiş ve bu sayede günümüze kadar muhteşem bir şekilde korunmuş. İç mekanı da dışı kadar etkileyici; kubbedeki açıklık ve pencerelerden süzülen ışık, türbeye aydınlık ve huzurlu bir hava katıyor.
  • Chasma Ayup (Hz. Eyüp Çeşmesi): Türbenin hemen yakınında, yeşillikler içinde yürüyerek ulaştığım bir diğer efsanevi yapı, **Chasma Ayup** oldu. Halk arasında Hz. Eyüp Çeşmesi olarak bilinen bu yerin hikayesi oldukça dokunaklı: Eyüp Peygamber’in buradan geçerken, halkın susuzluğunu gidermek için asasını toprağa vurmasıyla su çıktığına inanılıyor. Binanın farklı bölümleri 12. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar farklı dönemlerde inşa edilmiş. İçerideki pınardan çıkan suyu tadabildiğiniz gibi, suyun önemine dair çarpıcı sergileri de görebilirsiniz. Özellikle Aral Gölü’nün geçmişteki hali ve günümüzdeki dramatik kuruması, burada çok etkileyici görsellerle anlatılıyor. Denizle kıyısı olmayan Özbekistan için suyun ne denli hayati olduğunu bir kez daha anladım. Bu kompleksin bir parçası olan eski bir hamam kalıntısı da, 20. yüzyılın başlarında **Buhara**’daki hamam kültürünün ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Hanların Gücü ve İbadetin Huzuru: Ark Kalesi ve Bolo Havuz Cami

  • Bolo Havuz Cami: “Boloi Havz Jome” olarak da bilinen bu cami, 1713 yılında inşa edilmiş ve beni görür görmez etkiledi. Yirmi adet yüksek, kalem işi ahşap sütunları, adeta göğe uzanıyor. İçeriye adım attığımda, mavi çinilerle süslü beyaz ağırlıklı zemin ve zarif avizesiyle aydınlık, ferah bir alanla karşılaştım. Özbekistan’da camilere girerken sadece ayakkabılarınızı çıkarmanız yeterli, ibadete açık değilse başörtüsü gerekmiyor. Bu caminin her detayı, dönemin estetik anlayışını yansıtıyor.
  • Ark Kalesi (Ark Citadel): Eski şehirdeki gezimin önemli duraklarından biri de, **Buhara Hanları**’nın yaşadığı ve şehrin yönetim merkezi olan **Ark Kalesi**’ydi. Kalede aslında tüm yönetim birimleri, polis merkezi, cami, harem ve zindan bulunmaktaymış. Milattan önce dördüncü yüzyıla kadar uzanan bir tarihi var, ancak sürekli yıkılıp yeniden inşa edildiği için günümüzde 20 metre yüksekliğinde yapay bir tepe üzerinde yükseliyor. 1893’te yapılmış giriş kapısından içeri girdiğimde, ilk olarak 18. yüzyıldan kalma Cuma Cami’si beni karşıladı. Üç tarafı ahşap sütunlarla çevrili caminin tavanındaki geometrik desenli ahşap işçiliği göz alıcıydı. Taht Salonu’nda, mermer bir tahtın karşısında dururken, geçmişin törenlerini hayal etmek hiç zor olmadı. Kaledeki müze ise adeta bir zaman yolculuğu. Burada sergilenen İlk Çağ ve Orta Çağ eserleri arasında, Türk Sultanı Yıldırım Beyazıt’ın esir alınma sahnesini gösteren bir minyatür özellikle dikkatimi çekti. Tarih kitaplarımızda kısaca geçilen o anı, burada bu denli canlı bir tasvirle görmek, farklı bir bakış açısı kazandırdı bana. Arap fetihleri ve İslam’ın yayılışına dair minyatürler de Orta Asya’nın zengin tarihini gözler önüne seriyor.

Gökyüzüne Uzanan Minareler ve İslami İlimlerin Merkezi: Kalyan Külliyesi

**Buhara**’nın kalbi diyebileceğim bu bölgede, **Kalyan Minare**, **Mir-i Arab Medresesi** ve **Kalyan Cami**’den oluşan külliye, gerçekten nefes kesici. Uzun yıllar Orta Asya’nın en yüksek minaresi olan 105 metrelik **Kalyan Minare**, üzerindeki 13 farklı kuşakla adeta bir nakış gibi işlenmiş. Yüksekliğinden dolayı Cengiz Han’ın bile burayı yıkmaya kıyamadığı, hatta başlığını düşürdüğü söylenir. Hemen karşısındaki **Mir-i Arab Medresesi**, iki mavi kubbesi ve harika mimarisiyle göz kamaştırıyor. 1530-1536 yılları arasında yaptırılan bu medrese, Sovyetler döneminde Orta Asya’da kapatılmayan tek dini eğitim kurumu olmasıyla da önem taşıyor. Hala dini eğitim verilen, Rusya, İran ve Orta Asya’dan öğrencilerin devam ettiği bu kutsal mekanda, avlunun fotoğrafını çekmek için kısa bir kaçamak yaptım, o anki heyecanımı tarif edemem! Külliyenin bir diğer parçası olan **Kalyan Cami** ise Karahanlı Aslan Han tarafından 1121’de yaptırılmış. 208 kolon ve 288 kubbesiyle aynı anda 12.000 kişiye ev sahipliği yapabilecek kapasitede. Günümüzde ibadet için kullanılmasa da, ihtişamı karşısında saygıyla eğildim. Yakınlardaki **Aziz Khan Medresesi** de, İran, Çin ve Hindistan mimari özelliklerini barındıran taç kapısıyla görülmeye değer bir diğer yapı.

Leb-i Havuz’da Bir Akşamüstü ve Nasrettin Hoca’nın İzleri

Şehrin kalabalığından uzaklaşıp biraz soluklanmak isterseniz, **Leb-i Havuz Meydanı** harika bir seçenek. 1620’de yapılmış bir havuzun etrafında kurulu bu meydan, dekoratif develeri ve tarihi dokusuyla dinlendirici bir atmosfere sahip. Akşam yemeğimi burada, havuz kenarındaki lokantalardan birinde yedim; Özbek kebabının tadı hala damağımda. Meydana neşe katan bir diğer detay ise, bizim nüktedan **Nasrettin Hoca**’nın heykeli! Evet, yanlış duymadınız, aynı isim ve özelliklerle Özbek kültüründe de yaşıyor Hoca. Ancak burada heykeli, bizim bildiğimizden biraz farklı: çekik gözlü, göbeksiz ve fit bir Hoca Nasrettin. Çok şaşırtıcı ve eğlenceli bir karşılaşmaydı. Meydandaki **Nadir Divan Bey Medresesi** ise aslında kervansaray olarak yapılmış, sonra medreseye dönüştürülmüş. Taç kapısındaki kuş ve güneş figürleri, İslami yapılarda pek rastlanmayan bir detay olduğu için çok dikkat çekiciydi.

Buhara’nın Farklı Yüzü: Chor Minör

**Chor Minör**, eski şehrin biraz dışında, farklı mimarisiyle hemen dikkat çekiyor. Aslında arkasında yer alan bir medresenin giriş kapısıymış. Üzerindeki dört ayrı, her biri farklı figürlere sahip mavi minaresiyle Hint mimarisinin etkilerini taşıdığı söyleniyor. Dört ayrı dini sembolize ettiği düşünülen bu yapı, klasik **Buhara** mimarisinden ayrışarak görülmeye değer özgün bir anıt.

İpek Yolu’nun Çarşılarında Kaybolmak: Buhara Halıları ve El Sanatları

İpek Yolu‘nun en önemli duraklarından biri olan Buhara, 2500 yıllık tarihiyle aynı zamanda bir ticaret merkezi. Şehir yapılanmasında çok sayıda kervansaray ve halen kullanılan, yüksek kubbeli çarşılar bulunuyor. Bu çarşıları gezmek, adeta bir açık hava müzesinde dolaşmak gibi. Müzik aletleri satan bir esnafın tezgahına yaklaştığımda, bana geleneksel enstrümanlarıyla küçük bir konser vermesi, unutulmaz anlardan biriydi. Yöresel giysiler içindeki bıçak satıcıları, rengarenk kumaşlar ve el işleri… Her yer adeta bir renk cümbüşü. Tabii ki, **Buhara halıları** dünya çapında ünlü. El yapımı, özel motifli bu halıları incelemek başlı başına bir keyif. Grubumuzdaki İtalyan arkadaşımızın aldığı küçük ipek halı, **Buhara**’dan ne almalı sorusuna en güzel cevabı veriyor sanırım!

Sokaklarda dolaşırken, tarihi dokunun içinde modern yaşamın izleriyle de karşılaşıyorsunuz. Özbekistan’ın bağımsızlığını 1991 yılında kazanması sonrası, “vatanın güzelliği, bağımsızlığına” ilişkin sloganlar, çarşılarda, medreselerde ve türbelerde sıkça karşınıza çıkıyor. Bu, ülkenin kimliğini ve gururunu yansıtan önemli bir detay. Ancak, bazen tüm bu tarihi binaların içlerinin ve yolların hediyelik eşya satan dükkanlar ve satıcılarla dolu olması, o Orta Çağ atmosferinden kısa süreliğine de olsa uzaklaştırabiliyor insanı. Yine de bu durum, şehrin canlılığını ve turistlere sunduğu çeşitliliği gösteriyor.

Ceren’den Gezi İpuçları: Buhara Deneyiminizi Kusursuzlaştırın!

Buhara gezinizi daha keyifli hale getirmek için benden size birkaç pratik öneri:

  1. Konaklama: Ben **Asia Buhara otel**de kaldım. Dört yıldızlı, temiz ve oldukça merkezi bir konumdaydı. Eski şehrin tam başlangıç noktasında olduğu için tüm gezilerimi yürüyerek yapabildim, bu da bana hem zaman kazandırdı hem de şehrin ruhunu daha iyi hissetmemi sağladı. Merkezi bir otel seçerek yürüyerek keşfetmenin tadını çıkarın!
  2. Ne Yenir, Ne İçilir ve Gece Hayatı: Buhara’da yemekler bir harika! İlk akşam yemeğimi dünyaca ünlü bir minyatür ustasının evinde, özel bir gösteri eşliğinde yedim. Yerel saz sanatçıları, şarkıcılar ve geleneksel kıyafetlerle dans eden genç bir kızın performansı, kulağımın ve gözümün pasını sildi. Ardından servis edilen yerel Buhara yemekleri, tam bir ziyafetti. İkinci akşam ise genellikle restoranların bulunduğu **Leb-i Havuz Meydanı**’nda, harika bir restoranda enfes bir **Özbek kebabı** tattım. Çay ve kahve molaları için de tarihi dokulu pek çok şık kafe bulmanız mümkün. Buhara’da çok zengin bir gece hayatı beklemeyin; kulüp yerine, otantik bir restoranda geleneksel müzik eşliğinde güzel bir akşam yemeği yemeyi tercih edin.
  3. Ulaşım ve Molalar: Khiva’dan Buhara’ya gelirken yaptığım uzun çöl yolculuğunun aksine, Buhara’dan Semerkant’a otobüs yolculuğum daha kısa ve yemyeşil köylerin arasından geçti. Yol üzerinde geleneksel yöntemlerle üretim yapan şirin bir seramik atölyesinde kısa bir mola verdik. Çini üretimi izlemek, el sanatları alışverişi yapmak keyifliydi ama en güzeli, gözümün önünde hazırlanan, taş fırında pişen sıcacık Özbek ekmeğini çayla birlikte tatmak oldu. Yolculuklarınızı bu tip yerel atölye veya üretim duraklarıyla renklendirmeyi unutmayın!

Buhara’ya Veda: Kalbimde Kalanlar

Sevgili gezginler, **Buhara** kesinlikle Özbekistan’ın ve Orta Asya’nın görülmesi gereken şehirlerinden biri. Tarihi dokusu, zengin kültürü, eşsiz sanatı ve adım adım gezilebilen Orta Çağ sokaklarıyla, ruhunuza dokunacak, sizi bambaşka dünyalara taşıyacak bir gezi deneyimi sunuyor. **Buhara halıları**nın her motifi, medreselerin her çinisi, burada geçen her anınız, anılarınızda özel bir yer edinecek. Bu muhteşem vaha şehrini kendi gözlerinizle görmeniz, onun büyüsüne kapılmanız için sizi şiddetle teşvik ediyorum. Kim bilir, belki bir gün siz de **Buhara**’nın sokaklarında kaybolursunuz!

Bu yazı hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum! Siz daha önce Buhara’yı ziyaret ettiniz mi, ya da gitmeyi düşünüyor musunuz? Yorumlarda benimle paylaşın.

Merhaba! Ben Ceren Gezgin, dünyayı gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seven biriyim.Soy adım gibi gerçekten gezginim. Çocukluğumdan beri gezmeyi ve keşfetmeyi çok seviyorum. İlk kez 18 yaşında yurt dışına çıktım ve o günden beri farklı ülkeleri gezmeye devam ediyorum.Gezdiğim yerler arasında Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika'dan ülkeler var. Gezdiğim yerleri ziyaret ederken sadece turistik yerleri değil, yerel hayatı da deneyimlemeye çalışıyorum. Yerel halkla tanışıyor, onların kültürlerini ve yaşam tarzlarını öğreniyorum.Gezilerimi ve deneyimlerimi fiyatinedir.net sitesinde paylaşıyorum. Sitede ülke rehberi, şehir rehberi, gezilecek yerler, konaklama, ulaşım ve yeme-içme gibi konularda bilgiler bulabilirsiniz.Dünyayı benimle tanımanızı çok isterim. Farklı kültürleri, farklı yaşam tarzlarını ve farklı güzellikleri keşfetmenize yardımcı olmak istiyorum.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir