1. Anasayfa
  2. Keşfet

Kazablanka Gezi Rehberi: Film Karelerinden Gerçeklere Bir Fas Masalı!

Kazablanka Gezi Rehberi: Film Karelerinden Gerçeklere Bir Fas Masalı!
Kazablanka Gezi Rehberi: Film Karelerinden Gerçeklere Bir Fas Masalı!
0

Merhaba sevgili gezi tutkunları! Bazı şehirlerin büyüsü beyazperdeye sızar, Hollywood’un ışıltısıyla daha da parlar. New York, Paris, Londra gibi şehirler sinemanın vazgeçilmez ilham kaynaklarıyken, bir de sinemanın bir şehri adeta baştan yarattığı durumlar vardır. İşte Kazablanka, tam da böyle bir şehir! Fas’ın bu gizemli köşesi, sinemanın sihirli dokunuşuyla kalbimizde romantizm ve macera çağrışımları uyandıran bir isme dönüştü.

Kim bilir, belki de adının “Beyaz Ev” anlamına gelmesi bile iç gıcıklayıcı, kulağa hoş gelen bir tınıya sahip. İster Fas hakkında pek bilginiz olmasın, ister Afrika kıtasını haritada zar zor bulun, Kazablanka adını duyunca zihninizde mutlaka bir fikir beliriverir. Benim için de öyle oldu; Türk Hava Yolları’nın Fas’taki tek direkt uçuş noktası olması da cabasıydı. Eee, o zaman ‘As Time Goes By’ şarkısı eşliğinde, kendimi bu efsanevi şehre doğru yola çıkarken buldum!

Casablanca Filminin Efsanevi Büyüsü: Rick’s Cafe’ye Giden Yol

Casablanca Filminin Efsanevi Büyüsü: Rick's Cafe'ye Giden Yol
Casablanca Filminin Efsanevi Büyüsü: Rick’s Cafe’ye Giden Yol

Michael Curtiz yönetmenliğindeki 1942 yapımı Casablanca filmi, İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde geçen yarım kalmış bir aşk hikayesiyle kalbimize kazındı. Hitler zulmünden kaçanların sığınağı olan bu Fas şehri, Macar direniş lideri Victor Laszlo ve eşi Ilsa Lund’un yollarını Kazablanka’daki en ünlü bara, yani Rick’s Cafe’ye düşürür. Barın işletmecisi Rick Blaine’in, Ilsa’nın unutamadığı aşkı olması, savaşın yıkımıyla birleşen bu hüzünlü kavuşmayı unutulmaz kıldı.

Filmin en vurucu sahnesi mi? Ilsa’nın piyanist Sam’den Rick ile olan aşk şarkıları ‘As Time Goes By’ı çalmasını istediği an… O buğulu gözlerle “Play it once, Sam” deyişi, benim bile gözlerimi bulutlandırmaya yeter. Yeşilçam’ın da ilham aldığı bu sahne, adeta Kazablanka’yı aşkın ve romantizmin başkenti yaptı. Şimdi gelin, sinemanın bu büyülü dokunuşuyla parlayan Kazablanka’yı benim gözümden keşfedelim!

Kazablanka’ya İlk Adımlar: Şehirle Tanışma ve İlk İzlenimler

İstanbul’dan yaklaşık 4 saatlik bir uçuşla Mohammed V Havalimanı’na indiğimde, Fas maceram resmen başlamıştı. Şehre ulaşım için birçok seçeneğiniz var. Eğer trenle gitmek isterseniz Terminal 1’e yönelip saat başı kalkan trenlerle yaklaşık yarım saatte şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Otobüs ise biraz daha uzun, yaklaşık bir saat sürüyor.

Bizim kalabalık grubumuzla taksi en mantıklı seçenekti. Her terminalin çıkışında taksi durakları ve tarife panoları bulunsa da, küçük bir pazarlığın veya ek talebin gezinin bir parçası olduğunu unutmayın. Zaten aradaki fark, yolculuğunuzun keyfini kaçıracak kadar büyük değil. Yaklaşık yarım saatlik bir yolculukla şehre vardık. Yol boyunca gördüğüm ilk manzaralar, bizim gecekondu bölgelerini anımsatan, plansız yapılarla doluydu. Ancak şehir merkezine yaklaştıkça, Art Nouveau tarzı binalar ve sokak isimlerindeki Nice, Bordeaux gibi Fransız şehirlerinin izleri, şehrin belirgin Fransız etkisini hemen hissettiriyordu. Ne yazık ki, o güzelim binalar zamanla yıpranmış, bakımsız kalmış asilzadeler gibi mahzun duruyordu.

Konaklama için seçtiğim Moroccan House oteli ise tam bir Binbir Gece Masalları havası estiriyordu. Her an bir yerden Şehrazat fırlayacakmış gibi hissettiren bu sevimli zincir otel, Fas’ın başka şehirlerine geçişte de kolaylık sağlıyor. Benim gibi kültürel keşiflere meraklı biri için harika bir başlangıç noktasıydı!

Şehrin Kalbinde Bir Tur: Meydanlar, Medinalar ve Fas Lezzetleri

Birleşmiş Milletler Meydanı: Şehrin Nabzı

Kazablanka gezime başlamak için en doğru yer, şehrin kalbi sayılan Birleşmiş Milletler Meydanı (Places des Nations Unies) oldu. Şehrin tüm önemli cadde ve bulvarlarının kesişim noktası burası. Aynı zamanda toplu taşıma durakları ve gezmek isteyeceğimiz birçok yere yürüme mesafesinde. Hyatt Regency Hotel’in görkemli duruşuyla meydanın simgesi haline geldiğini söyleyebilirim. Burası sadece ulaşım değil, ticaretin de merkezi; kafeleri, lokantaları ve hediyelik eşya dükkanlarıyla bir turistin sık sık uğrayacağı bir yer. Eski şehrin (Old Medina) giriş kapısı da tam burada, önündeki akıllara ziyan heykelle eski ile yeninin ilginç bir sentezini sunuyor. Akşamları nane çayı yudumlamak, yerel lezzetleri tatmak ve şehrin enerjisini hissetmek için sık sık yolum bu meydana düştü.

Eski Medina: Labirent Sokaklarda Bir Yolculuk

Old Medina, yani eski şehir, şehrin merkezine yaslanan ve yer yer surlarla çevrili, yaşayan bir çarşı gibi. Şehir merkezindeki girişinde bir saat kulesi ve kemerli, arabesk bir kapıdan geçerek kendinizi dükkanların, beyaz boyalı evlerin ve daracık sokakların labirentinde buluyorsunuz. İçinde sebze-meyveden el yapımı bakır işçiliğine, seramiklerden Berberi kilimlerine kadar her şeyi bulmak mümkün. Ancak dürüst olmak gerekirse, başka Arap kentlerinin medinalarıyla karşılaştırıldığında biraz daha sönük kalıyor. Yine de burada dolaşmak, Kazablanka’nın günlük yaşamına dair otantik bir bakış sunuyor.

Sokaklar bazen dar, bazen yoksulluğu gözler önüne serse de, ben hem gündüz hem gece ara sokaklara daldım, kayboldum ve kendimi güvende hissettim. Eski Yahudi Mahallesi kalıntıları, 1900 yapımı Jemma Chleuh Camii ve Sidi Allel el-Kairouan’ın türbeleri de burada görülebilecek yerler arasında. Medinanın denize inen kısmındaki surların kapısı, Sqala (Cafe Maure) adında havuzlu ve çok güzel bir kafeye açılıyor. Burada oturup bir nane çayı yudumlamak veya otantik atıştırmalıklarla açlığınızı yatıştırmak harika bir seçenek. Akşam yemekleri için de şık bir alternatif olduğunu söylemeliyim.

Marche Centrale: Lezzet Durakları ve Yerel Hayatın Kalbi

Birleşmiş Milletler Meydanı’ndan Eski Şehir’e girmeden, ama sur duvarları boyunca Hassan II Bulvarı’nda yürürken pek çok hediyelik eşya dükkanına rastladım. Buradan şehrin içine doğru devam ederseniz, Marche Centrale adında, 1917 yapımı Mağribi tarzı bir kapıdan girilen hareketli bir hal benzeri pazarla karşılaşırsınız. Burada türlü sebze, meyve, deniz ürünleri satılıyor. En ilginçleri mi? Ayaküstü istiridye yiyen yerel halk ve tezgahtaki devasa kaplumbağalar! Ben de esnaf lokantalarını denedim, maalesef benim için biraz hüsranla sonuçlandı ama atmosferi görmek bile başlı başına bir deneyim. Çeşit çeşit hurmalar ve argan yağı bazlı ürünler için de doğru adres burası.

Gastronomi Durağı: Fas Lezzetleriyle Dans

Gezmenin en keyifli yanlarından biri de yerel lezzetleri denemek değil midir? Öğle yemeği için Marche Centrale’in hemen arkasındaki L’Etoile Lokantası’nı seçtim. Otelim gibi, buranın içi de gayet otantik ve Mağribi havasındaydı. Yemekler lezzetli, fiyatlar makul; tam bir turist rüyası! Benim tercihim kuzu etli, baharatlı ve sebzeli harira çorbası ile başladı. Ardından tabii ki olmazsa olmaz tajin geldi.

Bizim güvece benzeyen, huni şeklindeki toprak kapta servis edilen tajin, dana, kuzu, tavuk veya balıkla hazırlanabiliyor. Ben erik, kayısı ve bademle zenginleştirilmiş dana etli olanını denedim; damak çatlatan bir lezzetti! Fas’ta yemek, adeta bir şölen.

Okyanusun Kıyısında: Hassan II Camii ve Sahil Esintisi

Yemeğin ardından nihayet okyanusa kavuşma zamanı! Artık yürümek yerine bir araç kullanmanın zamanı gelmişti. Şehirde “taxi petite” denilen minik taksiler veya Birleşmiş Milletler Meydanı’ndan kalkan tramvaylarla Ain Dyab Plajı’na kadar gidebilirsiniz.

İhtişamlı Hassan II Camii: Mimari Bir Şaheser

Liman veya Eski Şehir’den batıya doğru Muhammed Bin Abdullah Bulvarı boyunca yürüdüğümde, Hassan II Camii’nin görkemli silueti beni karşıladı. Neredeyse şehrin denizle buluştuğu ilk nokta burası. Mekke ve Medine’dekiler dışında dünyanın en büyük camisi kabul edilen bu yapı, 1994’te tamamlanmış. İç mekanı 25 bin, dış mekanı ise 80 bin kişilik kapasitesiyle beni büyüledi. 210 metre yüksekliğindeki minaresinin tepesindeki yeşil lazer ışığı kıbleyi gösteriyormuş, muazzam bir detay! Caminin dış cephesindeki turkuaz çiniler, Mağribi mimarisinin ve el işçiliğinin en usta örneklerini sergiliyor. İçerideki taş oymacılıkları ve mukarnas bezemeleri de dakikalarca hayranlıkla izlenecek güzellikte. Caminin tepesi kısmen açılabilir olduğundan havalandırması da gayet başarılı.

Burayı Fas’ta gayrimüslimlerin girebildiği tek cami olarak duymuştum ama içeri girerken cübbeli, ak sakallı bir amcanın “Müslüman mısın?” sorgusuna maruz kaldım. Rehberli turlar dışında bazen bu tip durumlarla karşılaşmak mümkün olabiliyor. Yine de bu ihtişamlı yapıyı ziyaret etmek, Kazablanka deneyimimin en özel anlarından biriydi.

La Corniche ve Ain Dyab Plajı: Okyanusun Ritmi

Hassan II Camii’nden sonra yoluma devam ettiğimde, Kazablanka’nın belki de en hareketli bölgesinin başlangıcına, yani bizim Kordon boyu tabir ettiğimiz La Corniche’e vardım. Şık lokantalar, kafeler, plajlar ve kulüpler yol boyunca bana eşlik etti. Bu yol beni lüks villalara ve gece kulüplerine ev sahipliği yapan Anfa semtine ve nihayet Ain Dyab Plajı’na getirdi.

Ain Dyab, Kazablanka’nın gerçekten okyanusa kavuştuğu yer! Uçsuz bucaksız sahil şeridinde, benim gittiğim mevsimde güneşlenenlerden çok futbol oynayan gençleri görmek keyifliydi. Okyanusun akıntısı oldukça güçlü olduğundan, denize giren pek yoktu ama kıyıdaki kafelerde oturup manzaranın tadını çıkarmak paha biçilmezdi. Burası şehrin sayfiye yeri gibi, şık malikanelerle dolu.

Rick’s Cafe: Film Setinden Gerçekliğe Bir Adım

Akşam olunca, benim için Kazablanka’nın olmazsa olmaz noktasına gitme zamanıydı: Rick’s Cafe! Burası filmin o unutulmaz sahnesinin, Ilsa’nın Sam’e yalvararak şarkı söylettiği yerin taklidi olsa da, atmosferiyle insanı anında içine çekiyor. Orijinal Rick’s Cafe Hollywood stüdyolarında çekildiği için burası 2004’ten beri Sour Jdid Bulvarı üzerinde hizmet veren bir kopya. Ama inanın bana, her şey o kadar düşünülmüş ki, Sam’in piyanosu bile yerli yerinde! Mekanın otantikliği o kadar gerçek ki, insan kendini ister istemez Humphrey Bogart veya Ingrid Bergman gibi hissediyor. Hatta her akşam belirli bir saatte, o döneme ait elbiseleriyle kafenin işletmecisi, sanki Ingrid Bergman’ın rolünü kimseye kaptırmayacakmış gibi masalar arasında süzülüyor, hal hatır soruyor. İçeride sürekli Casablanca filminin oynadığı bir bölüm de mevcut. Fesli garsonların büyük özenle sunduğu yemekler de harikaydı. Kendi kokteylleriyle başladım, lavanta-bal-badem soslu keçi peynirli kroket yedim, ardından kuzu pirzola ve Fas’ın olmazsa olmazı nane çayı ile yemeğimi noktaladım. Tam anlamıyla memnun kaldım!

Bu arada, nane çayı Fas kültüründe özel bir yere sahip. Gümüş çaydanlıklarda demlenip, bardağa yukarıdan boşaltılarak havalandırılıyor ve genellikle renkli, küçük cam bardaklarda servis ediliyor. Bazen içine portakal çiçeği veya çam fıstığı da ekleniyor. Mutlaka deneyin!

Kazablanka Geceleri ve Yerel Sırlar

La Corniche’in çılgın eğlence hayatı benim yaşımı zorladığı için akşamları genelde Birleşmiş Milletler Meydanı’ndaki kafelere takıldım. Gençler şık giysileriyle gecelere akmaya hazırlanırken, sokaklarda elinde salyangoz tasıyla gezen satıcılar dikkatimi çekti. Evet, yanlış duymadınız: haşlanmış salyangoz! İnsanlar küllahlara doldurdukları salyangozları yiyerek dolaşıyorlardı; tam bir Fransız mutfağı esintisinin Fas tarzı uyarlaması olsa gerek. “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” deyimi tam da burası içinmiş!

Şehir merkezindeki barların dış kapıları açık olsa da, diğer her yeri kepenklerle kaplıydı. Bir akşam bir arkadaşım için bira şişesi almak istediğimde, ortalık karıştı. Meğer boş bira şişelerini dışarı çıkarmak gayri resmi olarak yasakmış; kavgalarda birbirlerinin kafasında kırılmasın diye! Türk olduğumuzu anladıklarında ise genelde olumlu bir hava oluşuyor, futbol takımlarımızdan politikacılarımıza, şarkıcılarımızdan bahsederken ortak bir isimde birleşiyorlar: Atatürk! Kazablanka’da Türkler ve dönerciler de var ama Fas yemekleri zaten bize çok uzak değil, biraz daha meyve katkılı sadece.

Gelelim şehrin bana fısıldadığı sırlara… Yerel halktan öğrendiğime göre, yalnız bir kadın turistin taciz edilme olasılığı yüksekmiş, genelde laf atma veya flört etme şeklinde. Yalnız erkek turistler için ise Ankara-Ulus türkü barlarına benzer, içinde yalnız kadınların da oturduğu bazı barlar mevcutmuş. Ne olur ne olmaz, ben size spesifik isimler vermeyeyim ama L’Etoile gibi merkezi yerlerin civarına biraz daha dikkatli bakın derim. Bilgi sahibi olmak, her zaman iyidir.

Kazablanka’dan Ne Almalı? Hatıralar ve Lezzetler

Gezdik, dolaştık, yedik, içtik… Peki, Kazablanka’dan ne hatıralar götüreceğiz? Hediyelik eşyalar için en iyi yer yine Birleşmiş Milletler Meydanı çevresi. Dükkanlar size Turizm Bakanlığı sertifikaları olduğunu söylese de, çoğu yerde benzer ürünleri bulabilirsiniz: seramik tabak-çanaklar, metal objeler, Berberi kilimleri, otantik desenli magnetler, anahtarlıklar ve yarı değerli taşlardan mücevherler. Daha özgün tasarımlar arıyorsanız, biraz daha özel butiklere yönelmeniz gerekebilir. Ve tabii ki Fas’ın meşhur hurmaları ile argan yağı bazlı sabunlar, kremler ve kozmetik ürünleri de valizinizde yerini almalı!

Ceren’den Gezi İpuçları

  • Ulaşım Kolaylığı: Havalimanından şehir merkezine trenle ulaşım hem hızlı hem de ekonomik. Şehir içinde ise “taxi petite” taksileri kısa mesafeler için ideal. Tramvay da ana arterlerde iyi bir seçenek.
  • Lezzet Durakları: Yerel esnaf lokantalarını keşfetmekten çekinmeyin. Harira çorbasını ve meyvelerle zenginleştirilmiş tajini mutlaka deneyin. Nane çayı bir seremoni gibidir, bol bol tüketin.
  • Pazarlık Sanatı: Çarşılarda ve özellikle taksilerde hafif bir pazarlık yapmaktan çekinmeyin. Bu, gezinin bir parçası olarak kabul edilir.
  • Güvenliğinize Özen Gösterin: Özellikle yalnız seyahat eden kadınlar için şehirde daha dikkatli olmakta fayda var. Değerli eşyalarınızı göz önünde bırakmayın ve kalabalık yerlerde çantanıza sahip çıkın.

“Kazablanka Gezi Rehberi: Film Karelerinden Gerçeklere Bir Fas Masalı!” gibi diğer içeriklerimiz için keşfet kategorimizde bulunan yazılarımıza göz atabilirsiniz.

Hoşça Kal Kazablanka: Bir Daha Çalma Sam… Ama Neden?

Kazablanka’da beş gün geçirdim (bir günü Rabat’a ayırdım), ki bence biraz fazla geldi. Kazablanka, Fas’ın diğer büyüleyici şehirlerini gezmek için bir varış-kalkış noktası olarak harika bir durak ancak tek başına uzun süreli bir tatil destinasyonu olarak görmenizi tavsiye etmem. Benim için 1.5-2 günde rahatlıkla gezilebilecek bir şehir. Bazı tanıtım yazılarında Fas için “Endülüs’ün kaynağı” gibi iddialar görsem de, Kazablanka özelinde ve Fas genelinde “zil, şal ve gül” estetiğini bulmak zor. Burada bulacağınız şey, Arap kültürü ile İberik tarzın harmanlandığı, kendine özgü bir dünya. Aynı değil, ama kesinlikle kendi güzellikleri var.

Kısacası, Kazablanka tek başına ikinci kez gelmeyi düşüneceğim bir yer değil. Bu yüzden, şehrin adıyla özdeşleşen o iç burkan sahneyi kendi sözlerimle değiştirmek istiyorum: “Bir daha çalma Sam, çünkü Kazablanka’yı kalbime kazıdım ve yeni maceralara yelken açma zamanı!”

Siz Kazablanka’yı ziyaret ettiniz mi? Deneyimlerinizi ve favori anlarınızı yorumlarda benimle paylaşın. Belki de bir sonraki Fas seyahatinizde, benim gibi sinemanın büyüsüne kapılıp bu beyaz şehri keşfetmek istersiniz!

İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:

Sofya Gezi Rehberi: Yakın Komşumuzun Kalbine Bir Yolculuk!

Plovdiv (Filibe) Gezi Rehberi: 2019 Avrupa Sanat Başkenti’nin Büyüleyici Sokaklarına Adım Atın!

Mevlana Şehrinde Bir Mucize: Konya Tropikal Kelebek Bahçesi Deneyimi

Merhaba! Ben Ceren Gezgin, dünyayı gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seven biriyim.Soy adım gibi gerçekten gezginim. Çocukluğumdan beri gezmeyi ve keşfetmeyi çok seviyorum. İlk kez 18 yaşında yurt dışına çıktım ve o günden beri farklı ülkeleri gezmeye devam ediyorum.Gezdiğim yerler arasında Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika'dan ülkeler var. Gezdiğim yerleri ziyaret ederken sadece turistik yerleri değil, yerel hayatı da deneyimlemeye çalışıyorum. Yerel halkla tanışıyor, onların kültürlerini ve yaşam tarzlarını öğreniyorum.Gezilerimi ve deneyimlerimi fiyatinedir.net sitesinde paylaşıyorum. Sitede ülke rehberi, şehir rehberi, gezilecek yerler, konaklama, ulaşım ve yeme-içme gibi konularda bilgiler bulabilirsiniz.Dünyayı benimle tanımanızı çok isterim. Farklı kültürleri, farklı yaşam tarzlarını ve farklı güzellikleri keşfetmenize yardımcı olmak istiyorum.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir