1. Anasayfa
  2. Keşfet

Khiva Gezi Rehberi: Orta Asya’da Zaman Tüneline Yolculuk!

Khiva Gezi Rehberi: Orta Asya’da Zaman Tüneline Yolculuk!
Khiva Gezi Rehberi: Orta Asya'da Zaman Tüneline Yolculuk!
0

Khiva’nın tozlu, tarihi sokaklarında adım adım ilerlerken, zihnimde tek bir soru yankılanıyordu: Acaba zaman makinesine mi bindim? Her yer toprak rengi yüksek surlarla çevrili, turkuazın binbir tonuyla bezenmiş çiniler, seramikler göz kamaştırıyor. Yükselen minareler, heybetli medreseler, ustaca işlenmiş ahşap kapılar ve sokaklarda yürüyen rengarenk kalpaklı insanlar… Sanki yüzyıllar öncesine ışınlanmıştım. İşte tam da burası, dünyanın en eski kültür merkezlerinden biri, Harezm Hanlığı’nın başkenti ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bir açık hava müzesi olan Khiva!

2500 yıllık bir geçmişe sahip bu olağanüstü **tarihi şehir**, **İpek Yolu** üzerinde kervanların önemli duraklarından biri olmuş. İki çöl arasında parlayan bir vaha gibi, İskender’den Emir Timur’a, Cengiz Han’dan Zerdüşt’e kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış. Zerdüştlüğün kurucusu Zerdüşt’ün burada doğduğuna inanılması, Khiva’nın manevi derinliğini de gözler önüne seriyor.

16. yüzyılda Buhara ile girdiği rekabette Orta Asya’nın en önemli İslam merkezlerinden biri olma hedefiyle, ustalar ve mimarlar şehre akın etmiş. Bugün gördüğümüz muhteşem eserler, o dönemde başlayan büyük bir projenin ürünü. Şehrin her köşesinde hissedilen estetik seramik ve ahşap işlemeciliği, Khiva’yı mimari açıdan da ayrıcalıklı kılıyor. Buradaki eserler, Orta Asya’da en iyi korunmuş İslam yapıtları arasında sayılıyor.

Her ne kadar geçmişte köle ticareti ve eşkıyalık gibi kötü namlı dönemler yaşamış olsa da, 1917 Ekim Devrimi ile Sovyetler Birliği döneminde bu karanlık sayfa kapanmış. 1970’lerden itibaren başlayan restorasyon çalışmaları sayesinde, Khiva bugün adeta bir mücevher gibi parlıyor ve kapılarını ziyaretçilerine aralıyor.

Khiva’nın Kalbi: İtchan-kala’da Bir Zaman Yolculuğu

Khiva’ya adım attığınız an, ‘İtchan-kala’ yani iç kaleye girer girmez, kendinizi 26 hektarlık devasa bir ‘Devlet Arkeoloji ve Tarih Müzesi’nin içinde buluyorsunuz. İçeride elliden fazla tarihi yapı sizi bekliyor. Eski şehrin dört bir yanında kapılar olsa da, biz turistler genellikle batı kapısından giriş yapıyoruz. Unutmayın, bir müzeye girdiğiniz için cüzi bir ücret ödemeniz gerekiyor.

**Özbekistan**’daki diğer şehirlerde olduğu gibi burada da, güneşte kurutulmuş tuğlalardan yapılmış, 6-8 metre yüksekliğindeki şehir surları karşılıyor beni. Zamanın ve saldırıların yıpratmasına rağmen, 2,2 kilometrelik bölümü titizlikle restore edilmiş bu surlar, Khiva’nın direncini ve büyüklüğünü fısıldıyor.

Şehrin büyüleyici manzarasını ilk görüşüm Yazlık Saray’ın üzerinden oldu ve bu, beni nasıl bir güzelliğin beklediğine dair müthiş bir ipucuydu. Şehrin surlarının hemen önünde, cebir biliminin kurucusu ve sıfır rakamını bulan büyük matematikçi **El Harizmi’nin heykeli** yükseliyor. 780 yılında burada doğan bu dehanın eserleri, doğu ve batının ilk cebir kitapları olarak tarihe geçmiş.

Bir Medresede Uyanmak: Muhammed Amin Khan Deneyimi

El Harizmi heykelinin hemen arkasında, şehrin en büyük ve iki katlı medresesi olan **Muhammed Amin Khan Medresesi** yer alıyor. 1855 yılında inşa edilen bu muazzam yapı, bugün bir otele dönüştürülmüş ve iç kalenin ilk oteli olma özelliğini taşıyor. Batı kapısından girer girmez sağımda yükselen bu görkemli yapının, benim iki gece konaklayacağım otel olduğunu öğrendiğimde yaşadığım şaşkınlığı ve heyecanı anlatamam! Böylesine tarihi bir eserin hücresinde uyumak, medrese sınıfında kahvaltımı yapmak, unutulmaz bir deneyimdi.

Gökyüzüne Uzanan Mimari Harikalar ve Gizemli Yapılar

  • Kalta Minor: Otelimizin hemen önünde Khiva’nın sembolü haline gelmiş bu kısa minare, 19. yüzyılda Orta Asya’nın en yüksek minaresi olma amacıyla yapılmaya başlanmış. Ancak yapımını isteyen Amir Khan’ın 1855’te ölümüyle yarım kalmış. Yarım haliyle bile üzerindeki göz alıcı mavi, yeşil, sarı çinileriyle adeta bir sanat eseri gibi ışıldıyor.
  • İslam Khoja Minaresi: 1908 yılında yapılmış 45 metre yüksekliğindeki bu ince, zarif minare, Khiva’nın her noktasından rahatlıkla görülebiliyor ve şehrin silüetine modern bir dokunuş katıyor.
  • Cuma Cami: 10. yüzyılda yapımına başlanan ve 18. yüzyıla kadar yenilemeleri devam eden Cuma Cami’nin orijinal ahşap işlemeli kapısı beni hemen içine çekti. İçerisi sade ve kare şeklinde. Çatıyı destekleyen 215 ahşap sütundan başka süsleme bulunmuyor. Bu sütunlar tam bir ahşap işlemeciliği sanatı yansıtıyor; üzerlerinde ince ince işlenmiş çiçek ve yaprak desenleri, farklı dönemlerin izlerini taşıyor.

Yazlık Saray’ın dış duvarlarındaki ve kapı girişlerindeki harika çini işlemeciliği, Han’ın tahtı ve harem bölümü de beni çok etkiledi. Haremin sol tarafında hanın odaları, sağ tarafta ise kadınların yaşam alanı yer alıyor. Bugün harem giriş kapısının tam karşısında, haremde kullanılan malzemelerin sergilendiği bir bölüm bile bulunuyor.

Khiva’da görülecek yerleri tek tek saymak yerine, size şunu önereceğim: Toprak ve parke taşlı sokaklarda özgürce dolaşın. Her adımınızda bir medrese, bir cami, bir saray avlusu keşfedeceksiniz. **Açık hava müzesi** şehirde bazı binalar müzelere çevrilmiş; hatta bir müzik aletleri müzesi bile var. Her binanın içine girmekten kendinizi alamayacak, tarihin her detayını hissedeceksiniz.

Özbekistan’da satıcılar her yerde; sokakta, camide, medresede, müzede… Bazen bu durum sizi tarihin büyülü atmosferinden bir anlığına çıkarıp, ‘Ben bir turistim!’ dedirtse de, bu renkli tezgahlara bakmadan geçmek mümkün değil. Ben Khiva’dan Özbekistan’ın yerel desenleriyle süslü rengarenk bir fular aldım. Ödediğim parada bir avuç dolusu, evet doğru okudunuz, bir tomar Özbekistan Somu ile bir fular!

Khiva’da ahşap oymacılığı geleneği hâlâ canlı. Bir ahşap atölyesinde ustaların ellerinden çıkan eserlere hayran kaldım. Eski şehrin dışındaki yerleşim yerleri de tamamen topraktan yapılmış; şehrin her yerinde toprak rengi ve tarih bir arada yaşıyor. Medrese hücresinde uyuyup, 500-600 yıl öncesinin sokaklarında dolaşıp, o dönemlerden kalma binalarda yemek yemek… Khiva size bu eşsiz deneyimi sunuyor.

Ceren’den Khiva Gezi İpuçları

  • 1. Bir Medresede Konaklayın: Khiva’da gerçek bir zaman yolculuğu deneyimi için Muhammed Amin Khan Medresesi gibi tarihi bir yapıda konaklamayı şiddetle tavsiye ederim. Sabah tarihi duvarlar arasında uyanmak, medrese avlusunda kahvaltı etmek paha biçilemez bir anı olacak.
  • 2. Pazarlık Yapmaktan Çekinmeyin: Yerel satıcılarla iletişim kurmaktan ve pazarlık yapmaktan çekinmeyin. Bu, hem kültürü deneyimlemenin bir parçası hem de **bütçe dostu** bir alışveriş yapmanın anahtarı. Özbekistan Somu’nun yüksek banknotlu olması sizi yanıltmasın, cebinizdeki tomar tomar paranın değeri aslında çok daha az olabilir! Ahşap oymacılığı ürünleri ve yerel kumaşlar harika hediyelikler.
  • 3. Tarihi Mekanlarda Lezzet Keşfi: Öğle ve akşam yemeklerinizi tarihi binalara dönüştürülmüş restoranlarda yemeyi ihmal etmeyin. Hem otantik bir atmosferde olacaksınız hem de **Özbek pilavı** başta olmak üzere yöresel lezzetlerin tadına bakacaksınız. Yemekler genellikle çok uygun fiyatlı ve doyurucu oluyor.

Khiva Ötesi: Kızılkum Çölü’nde Bir Vaha Macerası

Khiva’daki ikinci günümüzde rotamızı özerk Karakalpakistan Cumhuriyeti bölgesine çevirdik. Khiva’dan yaklaşık 200 km uzaklıktaki **Kızılkum Çölü**’nde uzun bir otobüs yolculuğu bizi bekliyordu. Burada ‘elli kaleler’ olarak bilinen, kilden yapılmış çok sayıda tarihi kaleyi ziyaret ettik. Türkiye’deki etkileyici kaleleri görmüş biri olarak, şu anda içinde yaşam olmayan bu kaleler bana çok çekici gelmedi, açıkçası.

Ancak benim için asıl ilginç deneyim, gerçek yörük çadırlarını görmek ve kıl çadırda yerel yemeklerden tatmak oldu. Turistik amaçla düzenlenmiş olsa da, bu ortam bizi bambaşka bir dünyaya götürdü. Çadır içerisinde yer sofrasında, meşhur **Özbek pilavı** da dahil olmak üzere yöresel lezzetleri tattık. Bu, Orta Asya kültürünü daha yakından deneyimlemek için harika bir fırsattı.

İki günlük Khiva gezisi sonrası, Buhara’ya doğru 450 km’lik bir **Kızılkum Çölü** yolculuğuna çıktık. Kızılkum, zihnimizde canlandırdığımız o sarı, uçsuz bucaksız kum çölü gibi değil; adından da anlaşılacağı gibi kızıl tonlarda ve yer yer az bitki örtüsüne sahip. Çölde gittiğimizi kilometrelerce yol boyunca ne bir lokanta ne bir tesis ne de bir tuvalet göremeyince anladım! Biz yanımızda azıklarımız ve tuvaletli bir otobüsle seyahat ederek önlemimizi almıştık. Bu nedenle böyle uzun bir çöl yolculuğuna çıkacak olanlara iyi bir hazırlık yapmalarını mutlaka tavsiye ederim.

Son Söz: Khiva, **Özbekistan**’a yapılan bir gezide mutlaka görülmesi gereken, hatta sırf Khiva’yı görmek için bile Orta Asya’ya gitmeye değer bir **kültür gezisi** destinasyonu. Bu eşsiz **tarihi şehir**, sizi adeta bir masalın içine çekecek ve ömür boyu unutamayacağınız anılar biriktireceksiniz.

Siz de Khiva’ya gitmeyi düşünenlerden misiniz, yoksa daha önce bu büyülü şehri ziyaret ettiniz mi? Deneyimlerinizi ve sorularınızı yorumlarda benimle paylaşmayı unutmayın!

Merhaba! Ben Ceren Gezgin, dünyayı gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seven biriyim.Soy adım gibi gerçekten gezginim. Çocukluğumdan beri gezmeyi ve keşfetmeyi çok seviyorum. İlk kez 18 yaşında yurt dışına çıktım ve o günden beri farklı ülkeleri gezmeye devam ediyorum.Gezdiğim yerler arasında Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika'dan ülkeler var. Gezdiğim yerleri ziyaret ederken sadece turistik yerleri değil, yerel hayatı da deneyimlemeye çalışıyorum. Yerel halkla tanışıyor, onların kültürlerini ve yaşam tarzlarını öğreniyorum.Gezilerimi ve deneyimlerimi fiyatinedir.net sitesinde paylaşıyorum. Sitede ülke rehberi, şehir rehberi, gezilecek yerler, konaklama, ulaşım ve yeme-içme gibi konularda bilgiler bulabilirsiniz.Dünyayı benimle tanımanızı çok isterim. Farklı kültürleri, farklı yaşam tarzlarını ve farklı güzellikleri keşfetmenize yardımcı olmak istiyorum.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir