1. Anasayfa
  2. Keşfet

Kibyra Antik Kenti: Medusa’nın Bakışları Altında Gladyatörlerin Yankısı – Burdur Keşfim

Kibyra Antik Kenti: Medusa’nın Bakışları Altında Gladyatörlerin Yankısı – Burdur Keşfim
0

Medusa’nın Büyüleyici Bakışları Altında Bir Zaman Yolculuğu: Kibyra Antik Kenti

Merhaba sevgili gezginler! Burdur’un kalbinde, tarihin tozlu sayfalarını aralamaya hazır mısınız? Benimle birlikte, gladyatörlerin kılıç şakırtılarının, atların nal seslerinin ve Medusa’nın taşlaştıran bakışlarının hala yankılandığı Kibyra Antik Kenti‘ne doğru nefes kesici bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz? İlk adımı attığım andan itibaren bu antik şehir, beni tam anlamıyla büyüledi.

Anadolu’nun dört bir yanını gezen bir gezi yazarı olarak, pek çok antik kent gördüm. Ancak Kibyra, kendine has atmosferi ve dünyada benzeri olmayan bir özelliğiyle zihnime kazındı. Burası sadece bir ören yeri değil, adeta yaşayan bir tarih kitabı; her taşında ayrı bir hikaye saklı. Burdur‘un Gölhisar ilçesi yakınlarındaki üç tepeye yayılan bu devasa yapı, geçmişin ihtişamını bugüne taşıyan gerçek bir mücevher.

Kibyra’nın Köklü Tarihi ve Şehir Planlamasının Dehası

Kibyra’ya adım attığımda, şehrin ne kadar akıllıca planlandığına hayran kaldım. Geniş bir alana yayılmasına rağmen, yapılar öyle bir teraslama sistemiyle konumlandırılmış ki, hiçbiri diğerinin manzarasını kapatmıyor. Bu, binlerce yıl önce bile estetik ve fonksiyonelliğin ne kadar ön planda olduğunun bir göstergesiydi. Roma Dönemi‘nin izlerini taşıyan mimari kalıntılar, şehrin en parlak dönemine ışık tutuyor.

Kazı çalışmaları 2006’dan beri özenle yürütülüyor ve her yeni keşif, şehrin sırlarını bir bir açığa çıkarıyor. Geçmişte bir eyalet yargılama merkezi olarak da büyük öneme sahip olan Kibyra, aynı zamanda Boubon, Balboura ve Oinoanda ile bir araya gelerek bir Kent Birliği (Tetrapolis) oluşturmuş. Roma’nın gücüne boyun eğdiği M.Ö. 82 yılından sonra Asia Eyaleti’ne katılmış olması, şehrin stratejik konumunu ve önemini bir kez daha kanıtlıyor.

Şehrin demircilik, dericilik, çömlekçilik ve özellikle de at yetiştiriciliğindeki ünü kulağıma fısıldandı adeta. Antik coğrafyacı Strabon’un “Kibyra 30.000 asker ve 2.000 atlı asker sağlayabilirmiş” sözleri, bu şehrin ne denli güçlü ve zengin olduğunu gözlerimde canlandırdı. M.S. 23’teki büyük depremle yıkılıp, İmparator Tiberius’un vergi affıyla yeniden inşa edilmesi ise Kibyra halkının direncinin ve azminin bir kanıtıydı.

Gladyatörlerin Çığlıklarının Yankılandığı Arena: Kibyra Stadyumu

Antik kente girdiğimde, solumda beni karşılayan kemerli anıtsal kapıdan geçer geçmez, gladyatör ruhu beni ele geçirdi. Biraz ileride, devasa Kibyra Stadyumu‘nun kalıntıları gözlerimin önüne serildi. Tam 11-12 bin kişilik kapasitesiyle Antik Çağ Anadolu’sunun en görkemli arenalarından biriydi burası!

Gözlerimi kapatıp, o dönemdeki coşkulu kalabalığı, hızla koşan atları ve ölümüne dövüşen gladyatörlerin seslerini hayal ettim. Taşların arasında dolaşırken, o zorlu mücadelelerin, zafer çığlıklarının ve belki de hüzünlü sonların sessiz tanığı olan her bir taşa dokundum. Bu taşlar, yıllara meydan okuyarak, o görkemli günleri bana fısıldıyordu.

Kibyra’nın Kalbinde Bir Şaheser: Odeon ve Medusa Mozaiği

Stadyumdan sonra hafif eğimli tepeye doğru tırmanırken, bazilika, agora, hamam, tiyatro ve meclis binası gibi yapıların kalıntıları beni adeta bir açık hava müzesinde gezdiriyordu. Ancak beni en derinden etkileyen ve adeta kalbimi çalan bölüm, Meclis Binası olarak da kullanılmış olan Odeon (Müzik Evi) oldu.

Bu muhteşem yapının önünde, Anadolu’nun en sağlam ve en büyük mozaik alanı olarak kabul edilen, tam 540 metrekarelik inanılmaz zarif bir döşeme alanı yer alıyor. Siyah-beyaz bir tablo gibi duran bu mozaik zeminde, geçmişte yükselen sütunların kaideleri ve arkasında sonsuzluğa uzanan masmavi gökyüzü… Nefes kesiciydi!

Ancak Odeon‘un asıl sürprizi, tam ortasında beni bekliyordu: Medusa Mozaiği! Kırmızı, yeşil ve beyaz mermer parçacıklarından öylesine ustaca yapılmış ki, saçlarının yılanlardan oluştuğuna, bakışlarıyla insanları taşa çevirdiğine inanılan bu efsanevi figür, karşımda canlı gibi duruyordu. Yapım tekniğiyle dünyada tek örnek olması, bu mozaiği daha da eşsiz kılıyordu.

Amfinin neresine giderseniz gidin, Medusa’nın gözleri sizi takip ediyor, size bakıyordu. Nasıl bir ustalıkla yapıldığını aklım almıyordu! Bir yandan o büyüleyici bakışların beni taşa çevirmesinden hafifçe çekinirken, diğer yandan bu eşsiz güzelliği daha fazla seyretme arzusuyla dolup taşıyordum. Mozaik üzerinde özenle çalışan görevlileri gördüm; temizliği tamamlandıktan sonra üzeri cam bir yüzeyle korunacakmış, böylece bu eşsiz eser nesiller boyu ayakta kalabilecek.

Kibyra’nın Mirası: Burdur Müzesi

Kibyra Antik Kenti‘nden çıkarılan paha biçilmez eserleri görmek için Burdur Arkeoloji Müzesi‘ni de ziyaret etmenizi şiddetle tavsiye ederim. M.Ö. 7000’den günümüze uzanan zengin koleksiyonuyla müze, başlı başına bir deneyim. Özellikle “Gladyatörler Kibyra’da” bölümündeki duvar resimleri ve kabartmalar, antik dönemin gladyatör gösterilerini adeta yeniden canlandırıyor. Bu ölümüne mücadeleleri izleyen halkın ve asillerin duygularını anlamaya çalışmak, gerçekten düşündürücüydü.

Müzede yer alan mermer heykeller de göz alıcıydı. Bölgenin tertemiz ve kolay işlenebilir mermer kaynakları sayesinde, heykeltıraşlar tarihin her döneminde birbirinden eşsiz eserler yaratmışlar. Her biri, Kibyra’nın ve çevresinin kültürel zenginliğini fısıldıyordu.

Ceren’den Gezi İpuçları ve Kapanış

  • Ziyaret Zamanı: Özellikle bahar ve sonbahar ayları, Kibyra Antik Kenti‘ni gezmek için idealdir. Yaz aylarında mutlaka şapka, güneş kremi ve bol su bulundurun.
  • Ayakkabı Seçimi: Antik kentin engebeli arazisi ve uzun yürüyüş yolları göz önüne alındığında, rahat yürüyüş ayakkabıları vazgeçilmezdir.
  • Yanınıza Ne Alın: Bol su, atıştırmalık, fotoğraf makinesi ve o anın büyüsünü yakalamak için bolca merak!
  • Burdur Müzesi: Antik kent gezinizi tamamlamak için müze ziyaretini mutlaka programınıza dahil edin.

Yangınlar ve depremlerle defalarca yıkılıp yeniden inşa edilmiş olsa da, ayakta kalan kalıntılarıyla Kibyra, bana Roma Dönemi‘nin ihtişamını ve yaşam biçimini hissettiren çok özel bir yer oldu. Sadece Odeon‘daki eşsiz Medusa Mozaiği için bile burayı görmeye değer. Olumlu düşüncelerle gidin ve Medusa’nın sizi taşa çevirme ihtimalini yok sayarak, bu muhteşem tarihin tadını çıkarın!

Bir sonraki keşfimde görüşmek üzere, bol bol gezin!

Merhaba! Ben Ceren Gezgin, dünyayı gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seven biriyim.Soy adım gibi gerçekten gezginim. Çocukluğumdan beri gezmeyi ve keşfetmeyi çok seviyorum. İlk kez 18 yaşında yurt dışına çıktım ve o günden beri farklı ülkeleri gezmeye devam ediyorum.Gezdiğim yerler arasında Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika'dan ülkeler var. Gezdiğim yerleri ziyaret ederken sadece turistik yerleri değil, yerel hayatı da deneyimlemeye çalışıyorum. Yerel halkla tanışıyor, onların kültürlerini ve yaşam tarzlarını öğreniyorum.Gezilerimi ve deneyimlerimi fiyatinedir.net sitesinde paylaşıyorum. Sitede ülke rehberi, şehir rehberi, gezilecek yerler, konaklama, ulaşım ve yeme-içme gibi konularda bilgiler bulabilirsiniz.Dünyayı benimle tanımanızı çok isterim. Farklı kültürleri, farklı yaşam tarzlarını ve farklı güzellikleri keşfetmenize yardımcı olmak istiyorum.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir