1. Anasayfa
  2. Keşfet

Lavanta Kokulu Bir Rüya: Lisinia Doğa Projesi Burdur’da Doğal Yaşamın Peşinde

Lavanta Kokulu Bir Rüya: Lisinia Doğa Projesi Burdur’da Doğal Yaşamın Peşinde
0

Doğanın Kalbinde Bir Uyanış: Lisinia ile Tanışmam

Hayatın koşuşturmacasından yorulup ruhumun derinliklerinde bir nefes ararken, karşıma öyle bir yer çıktı ki, sadece filmlerde ya da en pembe hayallerimde var olabileceğini düşünürdüm. Burdur’un kalbinde, doğanın fısıltılarını dinleyen, toprağın gücüne inanan bir avuç insanın kurduğu bu cennet köşesi: Lisinia Doğa Projesi. Sanki yeryüzünde bir cennet köşesi yaratılmış, şehir hayatının gürültüsünden uzak, sadece huzur ve umut vadeden bir vaha…

Burdur’a Yakın Bir Keşif

Yolum Burdur civarına düştüğünde, kulaktan dolma duyduğum bu doğa harikasını ziyaret etmeden dönmek istemedim. Şehir merkezine sadece 36 kilometre uzaklıktaki bu özel alan, tahminlerimin çok ötesinde bir deneyim vaat ediyordu. Ülkemizde gönüllülerin emeğiyle böyle mucizelerin yaratılabileceğine tanık olmak, hem şaşırtıcı hem de derinden etkileyiciydi benim için.

Lisinia’nın Kapısından İçeri Adım: Doğanın Dokunuşu ve Sanatla Buluşma

Lisinia’ya adım atar atmaz, ahşap bir takın altından geçtim. Bu geçiş, sanki başka bir dünyaya adım atmak gibiydi. Hemen fark ettim ki, burada gördüğüm her şey, bizzat doğanın kendisinden ilham alarak ve doğal malzemelerle şekillendirilmişti. Ağaç kütükleri, dalları ve sazlar arasında ilerlerken burnuma gelen o eşsiz toprak ve köy kokusu, adeta ruhumu okşadı.

Etrafta, sıcak gülümsemeleriyle sade giyimli doğa gönüllüsü gençler vardı. Yollarımı gösteriyor, sorularıma içtenlikle yanıt veriyorlardı. Onların gözlerindeki parıltı, bu projenin ne kadar derinden hissedilerek yaşatıldığının en güzel kanıtıydı.

Ahşap Helekanların Gizemli Dansı

Kuru ağaç dallarından yapılmış devasa bir kartal heykeli, adeta beni selamladı. Bu sadece bir başlangıçtı; ilerledikçe, doğanın içinden gelen ve sanatla buluşan daha birçok heykelle karşılaştım. Akarsulara düşen, kıyıya vuran ağaç dallarının toplanıp kurutulmasıyla, hiçbir şekilleri bozulmadan yaratılmışlardı. Yakından incelediğimde, her birinin sıradışı bir sanat eseri olduğunu anladım. Burada bir de sanatçının açık hava atölyesi bulunuyor, eserlerini yaratmaya devam ediyordu. Ahşap masaların kenarına oturup, enfes gözlemeler eşliğinde sıcacık bir çay ya da ferahlatıcı bir ayran içmek, bu sanat şölenine lezzetli bir mola katıyordu.

Projenin Ruhunu Dinlerken: Bir Fincan Lavanta Çayı ve İlham Veren Hikayeler

Üstü ve yanları ahşaptan oluşan geniş bir alanda toplandık. Kütüklerden yapılmış taburelere oturup, gönüllü gençlerin sunduğu lavanta çayı eşliğinde projenin tanıtımını dinledik. Elinizde lavanta çayının sıcaklığı, dilinizde hafif acımsı ve gizemli tadı, burnunuzda keskin lavanta kokusu… Bu duyusal zenginlik içinde projenin gelişimini ve yapılanları dinlerken, zaman zaman duyduklarıma inanamadım. Ama bir yandan da, ülkem adına duyduğum gurur ve içime yayılan umutla ruhum hafifledi.

Bu bölgenin eski çağlardaki adı Pisidia imiş ve en önemli şehri de Lisinia. Lisinia kelimesi, doğan ve batan güneşin, ay ışığının sudaki pırıltısı anlamına geliyormuş. Ne kadar da anlamlı, değil mi?

Öztürk Sarıca’nın Mirası: Kanserden Doğaya

Lisinia’nın hikayesi, kişisel bir acıdan doğan büyük bir umutla başlıyor. Aile bireylerini kanserden kaybeden Veteriner Hekim Öztürk Sarıca, doğadaki tüm canlı ve cansız varlıklar arasındaki uyumu bozan kirliliğin, kanser üzerinde de etkili olduğu düşüncesiyle 2005 yılında bu projeyi hayata geçirmiş. Amacı, doğal hayatın sürdürülmesi ve gelecek nesillere bozulmadan aktarılmasıymış.

Üç yıl süren yoğun izin çalışmaları sonucunda Lisinia, ülkemizin ilk Yaban Hayatı Merkezleri‘nden biri olarak resmiyet kazanmış. Dahası, tüm masrafları Öztürk Sarıca tarafından karşılanmak üzere 10 yıllığına Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na bedelsiz hibe edilmiş. Bu projenin en etkileyici yönlerinden biri de, hiçbir yerden destek veya hibe kabul etmemesi. Sadece, burada üretilen doğal ürünlerden satın alarak projenin sürdürülebilirliğine katkıda bulunabiliyorsunuz. Bu bence başlı başına bir başarı hikayesi!

Sürdürülebilirliğin Adımları: Topraktan Sofraya

Burdur Gölü İçin Bir Nefes

Bölgedeki erozyonun keçiler nedeniyle olduğu yönündeki akademik (!) bir çalışmanın ardından, keçiler yok edilmiş ve büyükbaş hayvancılık teşvik edilmiş. Ancak büyükbaş hayvanların su ihtiyacı, Burdur Gölü havzasının kapasitesini aşmış. İşte tam da burada Lisinia, “Burdur Gölü’nü Yaşat Projesi” kapsamında önemli bir misyon üstleniyor. Daha az su tüketen ve bölgeye özgü keçi ve koyun yetiştiriciliğini teşvik ederek, çevreyi ve köylüleri bilinçlendiriyorlar. Bu yaklaşım, sadece ekolojik dengeyi korumakla kalmıyor, aynı zamanda yerel ekonomiyi de destekliyor.

Ata Tohumları ve Organik Tarım

Merkez bünyesinde kullanılan tüm tarım alanlarında ilaçsız ve organik tarım yapılması beni çok etkiledi. Yüzlerce yıllık Burdur yöresine ait ata tohumları kullanılıyor, bu da hem genetik çeşitliliğin korunmasına hem de daha sağlıklı ürünlerin elde edilmesine olanak sağlıyor. Sıfır kimyasal içeren, doğa dostu tarım uygulamaları, ekolojik üretim sertifikaları ile de belgeleniyor. Bölgede özellikle lavanta ve gül üretimi yaygınlaştırılarak, hem doğal güzellikler artırılıyor hem de ekonomik sürdürülebilirlik sağlanıyor.

Doğa Gönüllüleri ve Temiz Enerji

Doğa Okulu kapsamında gençlerin eğitilerek “Doğa Gönüllüleri” yetiştirilmesi, gelecek için büyük bir umut vadediyor. Bu gençler, sürdürülebilir tarım ve hayvancılık tekniklerini öğrenerek, doğa bilincini topluma yayıyorlar. Ayrıca, temiz enerji kullanımı amacıyla projede güneş panelleri sistemi ile güneş enerjisinden faydalanılması, Lisinia’nın çevreci yaklaşımının somut bir kanıtı.

Yaban Hayatı Rehabilistasyon Merkezi: İkinci Şansların Diyarı

Lisinia’daki en etkileyici bölümlerden biri de Yaban Hayatı Rehabilitasyon Merkezi. Burdur Gölü havzasından, özellikle avcılar tarafından vurulmuş, kimyasallar tarafından zehirlenmiş veya çeşitli hastalıkları olan yaban hayvanları buraya getiriliyor. Merkezde özenle tedavi edilen hayvanlar, iyileştikten sonra yeniden doğaya kazandırılıyor. Pelikanlardan kartallara, flamingolardan tilkilere kadar yüzlerce canlının burada ikinci bir şansa kavuştuğunu görmek, insanı derinden etkiliyor. Şimdiye kadar merkeze gelen 584 hayvandan 394’ü başarılı bir şekilde tedavi edilerek yuvalarına dönmüş. Bu, sadece bir hayvan kurtarma operasyonu değil, aynı zamanda doğanın bize verdiği bir ders niteliğinde.

Lisinia’dan Ayrılırken: Kalbimde Kalanlar

Doğa Dostu Ürünler ve Gelecek İçin Bir Çağrı

Tanıtımı dinleyip, isterseniz doğal ürünlerden alışverişinizi yaptıktan sonra, toprak yollarda köyün içinde dolaşmak eşsiz bir deneyim. Satış stantlarında neler yok ki! Lavanta ve gül kokulu sabunlar, şifalı bitkisel yağlar, yöresel ballar ve daha nice el emeği göz nuru ürünler… Her biri, Lisinia ruhunu evinize taşıyacak, doğanın şifasını sunan birer armağan.

Ahşap yapıların sıcak görüntüsü ve doğallığın sadeliği, şehir hayatının karmaşık görüntülerinden, seslerinden, kokularından beni tamamen uzaklaştırdı. Adımlarım beni doğal yaban hayatı rehabilitasyon merkezine doğru götürürken, içimde tarif edilemez bir huzur ve minnet duygusu hissettim.

Çocuklarla Ziyaret Etmenizi Neden Öneririm?

Lisinia Doğa Projesi, sadece bir gezi alanı değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesi. Özellikle çocuklarınızla gitmenizi şiddetle tavsiye ederim. Büyük şehir hayatının keşmekeşinden ve teknolojinin sunduklarından uzakta, başka alternatiflerin de olduğunu görmeleri için eşsiz bir fırsat. Bize emanet olan doğayı, gelecek nesillere bozulmadan aktarmanın ve doğanın sadece insanlara hizmet etmek için var olmadığını anlamaları için çok kıymetli bir durak.

Hayvanlar ve bitkiler ile barış içinde yaşamazsak, doğanın intikamının acımasız olacağını kavramak, bu projenin en büyük öğretilerinden biri. Belki de çocuklarınız da bu ziyaretten ilham alıp birer “doğa gönüllüsü” olurlar, kim bilir?

Lisinia, kesinlikle gidilip ziyaret edilmeyi fazlasıyla hak ediyor. Benim için Burdur’da lavanta kokulu, umut dolu bir rüyaydı.

Merhaba! Ben Ceren Gezgin, dünyayı gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seven biriyim.Soy adım gibi gerçekten gezginim. Çocukluğumdan beri gezmeyi ve keşfetmeyi çok seviyorum. İlk kez 18 yaşında yurt dışına çıktım ve o günden beri farklı ülkeleri gezmeye devam ediyorum.Gezdiğim yerler arasında Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika'dan ülkeler var. Gezdiğim yerleri ziyaret ederken sadece turistik yerleri değil, yerel hayatı da deneyimlemeye çalışıyorum. Yerel halkla tanışıyor, onların kültürlerini ve yaşam tarzlarını öğreniyorum.Gezilerimi ve deneyimlerimi fiyatinedir.net sitesinde paylaşıyorum. Sitede ülke rehberi, şehir rehberi, gezilecek yerler, konaklama, ulaşım ve yeme-içme gibi konularda bilgiler bulabilirsiniz.Dünyayı benimle tanımanızı çok isterim. Farklı kültürleri, farklı yaşam tarzlarını ve farklı güzellikleri keşfetmenize yardımcı olmak istiyorum.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir