1. Anasayfa
  2. Keşfet

Nemrut Dağı: Tanrıların Zirvesindeki Kommagene Krallığı’nın Gizemli İzleri

Nemrut Dağı: Tanrıların Zirvesindeki Kommagene Krallığı’nın Gizemli İzleri
0

Merhaba seyahat tutkunları! Ben Ceren Gezgin. Rotamı bu kez, Anadolu’nun kadim sırlarını fısıldayan, tarihin ve efsanelerin iç içe geçtiği o eşsiz zirveye çevirdim: Nemrut Dağı. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu büyüleyici yer, Adıyaman’ın Kahta ilçesi sınırlarında, adeta gökyüzüne uzanan devasa heykelleriyle beni bekliyordu.

Kommagene Krallığı: Doğu ile Batı’nın Buluştuğu Topraklar

Kommagene Krallığı, Antik Çağ’da Fırat’ın kuzey kıyıları ile Toros Dağları arasında kalan, bugünkü Adıyaman, Gaziantep ve Kahramanmaraş topraklarına yayılan Pers-Ermeni-Helenistik kökenli bir medeniyet. Milattan Önce 4. yüzyıldan Milattan Sonra 1. yüzyıla kadar hüküm sürmüş bu krallığın en görkemli izlerini ise Nemrut Dağı‘nda buluyoruz. Adıyaman, coğrafi konumuyla tam bir kavşak noktası; Güneydoğu, Doğu ve Akdeniz bölgelerinin buluştuğu bir ilimiz. Kahta ise Nemrut Dağı‘nın eteklerinde kurulmuş, adı dahi Farsça’da “Dağın Eteği” anlamına gelen, bölgenin en büyük ilçesi.

Bu bölge, sadece Nemrut’tan ibaret değil elbette. Adıyaman Kalesi, Karakuş Tümülüsü, Kahta Kalesi, Pirin Antik Kenti gibi pek çok tarihi ve kültürel zenginliğe ev sahipliği yapıyor. Ancak benim zamanım kısıtlıydı. Bu yüzden sadece Nemrut Dağı ve Cendere Köprüsü‘ne odaklanabildim. Emin olun, her dakikası bu eşsiz mirasa değdi!

Nemrut Dağı Yolculuğu: Zirveye Ulaşan Macera

Şanlıurfa üzerinden Kahta’ya doğru yol alırken, yaklaşık 2-2.5 saat süren yolculuğumuzun en keyifli molası Atatürk Barajı kenarında içtiğimiz sıcacık çay oldu. Kahta’ya vardığımızda, büyük otobüsümüzü terk edip daha küçük minibüslere geçmek zorunda kaldık. Bu, Nemrut Dağı‘na tırmanışın olmazsa olmaz bir kuralıydı. Minibüslerle virajlı, dik yokuşları aşıp zirveye doğru ilerlerken, ekim sonu olmasına rağmen havada hissettiğim o soğuk ve ‘yağmur yağmaz umarım’ dualarım hiç bitmedi. Turizm Bakanlığı’nın tesislerine ulaşmamız bile bir saati aştı. Buradan sonra ise dağın belirli bir noktasına ring minibüslerle devam ediliyor, ardından yürüyerek son tırmanış başlıyor.

Ekim ayı sonu, Nemrut’u ziyaret için neredeyse son aylardan. Bu mevsimde gün doğumu veya batımını izlemek için hava şartları maalesef çok elverişli olmuyor. Ancak o çıplak dağların ortasında, gökyüzüyle birleşmiş hissi veren zirveye ulaştığınızda, gördüğünüz manzara tüm hazırlıklarınızı unutturup sizi şaşkınlığa boğuyor.

Kral Antiochos’un Hayali: Tanrılarla Bir Olma Arzusu

2150 metre yükseklikteki bu tepede, Kommagene Krallığı’nın en ünlü hükümdarlarından Kral Antiochos I (M.Ö. 62-32) tarafından inşa ettirilmiş devasa bir mezar anıtı bulunuyor. Adeta yeni bir dağ yaratılmış gibi, yumruk büyüklüğündeki çakıl taşlarının yığılmasıyla oluşturulan bu tümülüs, başlangıçta 75 metre yüksekliğindeymiş. Şimdi ise 50 metre yüksekliğinde ve 150 metre çapında. Annesi Seleukos İmparatorluğu’ndan (Grek), babası ise Pers kökenli olan Antiochos, Doğu ve Batı kültürlerini harmanlamış bir kral. Kendine tanrılar katında yer ayıran, onlarla bir olmayı arzulayan bu hükümdarın zekasına ve vizyonuna hayran kalmamak mümkün değil.

Tümülüsün içindeki mezar odasına ulaşmak, taşların kazıldıkça içeri doğru akması nedeniyle bugüne dek mümkün olamamış. Yapılan sismik araştırmalara ve sondajlara rağmen, Kral Antiochos’un son dinlenme yeri hala gizemini koruyor. 2000 yıl boyunca sadece katırlarla ulaşılabilen bu ıssız, virajlı ve dik yokuşlu yer, gerçekten de zamandan ve mekândan kopuk hissettiriyor.

Doğu ve Batı Terasları: Dev Heykellerin Büyüsü

Biz gezimize Doğu Terası‘ndan başladık. 45×50 metre boyutlarındaki bu en büyük terasta, sırasıyla aslan (yeryüzü hâkimiyeti), kartal (gökyüzü hâkimiyeti), Kral Antiochos, Kommagene (krallığı temsil eden tanrıça), Zeus (Yunan baş tanrısı ve Perslerdeki Ahura Mazda özdeşi), Apollon (Yunan ve Pers ışık tanrıları) ve Herakles (Yunan yarı insan, Pers-Yunan savaş tanrısı) heykelleri dizilmişti. Oturur durumdaki bu dev heykeller, 8-10 metre gövde ve 2.5-3.5 metre baş yüksekliğinde, büyük taş blokların üst üste konulmasıyla oluşturulmuş. Doğu Terası’nın Pers medeniyetini temsil ettiği düşünülüyor ve gün doğumu burada izleniyor.

Heykellerin arkasında, iki nüsha halinde yazılmış kitabeler bulunuyor. Kral Antiochos, bu yazılarda hem çağdaşlarına hem de geleceğin yöneticilerine seslenmiş. Bu kitabelerin çözülmesiyle Nemrut’un sırrı da aydınlanmış oldu.

Ardından Batı Terası‘na geçtik. Doğu Terası’ndan daha küçük olsa da (50×30 metre), aynı heykel dizilimi ve kitabeler burada da mevcut. Yalnızca burada bir sunak bulunmuyor. Batı Terası, depremlerden ve zorlu hava koşullarından daha fazla etkilenmiş. Yunan medeniyetini temsil ettiği düşünülen bu terasta, soğuk havaya rağmen güneşin batışını izlemek, hayatımın en unutulmaz anlarından biriydi. Ancak restorasyon çalışmaları nedeniyle Aslanlı Horoskop’u göremedik. Bu horoskop, kabartmalı kum taşından yapılmış, aslan figürünün boynunda hilal ve gövdesinde yıldızlarla bezeli, oldukça etkileyici bir eserdi.

Nemrut’un Keşif Hikayesi ve Koruma Çağrıları

Nemrut Dağı, 1881 yılında demiryolu çalışmaları için Diyarbakır’a gelen bir Alman mühendis tarafından fark edilmiş. Ardından Osman Hamdi Bey’in ekibi ve Amerikalı arkeolog Theresa Goell ile Alman Karl Doerner gibi isimler burada kapsamlı araştırmalar yürütmüşler. Toros sıradağlarının bir parçası olan Nemrut, aslında Türkiye’deki en riskli yanardağlardan biri olarak biliniyor ve Kuzey Anadolu fay hattına yakınlığı, bu muhteşem kalıntılar için büyük bir tehdit oluşturuyor. Açık havanın yarattığı tahribat da eserlerin yıpranmasına yol açıyor. Heykellerin Adıyaman Müzesi’ne taşınması zaman zaman gündeme gelse de, bu ihtişamlı eserleri yerinde görmek bambaşka bir his.

Antik Roma’nın İhtişamı: Cendere Köprüsü

Nemrut’tan ayrılıp Adıyaman’a dönerken, yol üzerinde bizi bir başka antik hazine karşıladı: Cendere Köprüsü. Cendere Çayı üzerinde yükselen bu muhteşem yapı, Roma döneminin mühendislik dehasının bir kanıtı. İmparator Septimius Severus tarafından kendi ve eşi adına güneydeki iki Korint sütunu yaptırılmış. Kuzeydeki iki sütunu ise oğulları Caracalla ve Geta adına inşa ettirmiş. Ancak Caracalla, kardeşini öldürüp onun adına ne varsa yıktırdığı için, kuzeyde günümüze sadece tek bir sütun ulaşabilmiş.

7 metre genişliğinde, 30 metre yüksekliğinde ve 120 metre uzunluğundaki bu köprü, hiç harç kullanılmadan, tonlarca ağırlıktaki düzgün kesme taşlarla inşa edilmiş. Antik Cabinas Çayı olarak bilinen Cendere Çayı’nın üzerindeki bu iki kemerli köprü, kanyonun iki yakasını birleştiriyor. Üzerinden yürüyerek karşıya geçmek, adeta tarihin içinde bir yolculuk yapmak gibiydi.

Nemrut Gezinize Dair İpuçları ve Unutulmaz Bir Veda

Nemrut Dağı Ziyareti İçin Ceren Gezgin’den Öneriler:

  • En İyi Ziyaret Zamanı: İlkbahar (Nisan-Mayıs) ve Sonbahar başı (Eylül-Ekim başı) idealdir. Özellikle gün doğumu veya batımını izlemek istiyorsanız, hava durumu daha elverişli olacaktır.
  • Hava Durumuna Hazırlık: Zirve, yaz aylarında bile akşamları serinleyebilir. Kat kat giyinmeyi, yanınıza rüzgarlık ve kalın bir hırka almayı unutmayın. Kış aylarında kar yağışı nedeniyle ulaşım kapanabilir.
  • Ulaşım: Kahta’dan Nemrut Dağı Milli Parkı tesislerine kadar özel araçla gidebilirsiniz, ancak tesislerden zirveye ring minibüsler ve ardından yürüyüş zorunludur. Turlarla gitmek daha konforlu olabilir.
  • Ayakkabı Seçimi: Zirveye tırmanışta rahat, kaymaz ve bileği saran spor ayakkabılar tercih edin.
  • Yanınıza Alın: Su, atıştırmalık, güneş kremi, şapka ve fotoğraf makineniz mutlaka çantanızda olsun.
  • Diğer Görülecek Yerler: Vaktiniz varsa, Karakuş Tümülüsü ve Kahta Kalesi gibi yakınlardaki diğer antik yapıları da ziyaret edebilirsiniz.

Akşam yorgun argın Adıyaman Rabat Otel’e ulaştığımızda, açık büfede sunulan kıymalı patlıcan ve patlıcan kızartma gibi yöresel lezzetlerle kendimi ödüllendirdim. Sabah kahvaltısının ardından Adıyaman’dan ayrılırken, zihnimde ve ruhumda Nemrut Dağı‘nın o eşsiz manzarası, Kral Antiochos’un tanrısal hırsı ve Cendere Köprüsü‘nün zamana meydan okuyan ihtişamı vardı.

Nemrut, sadece taş heykellerden ibaret değil; o, bir hikaye, bir ruh, bir zaman kapsülü. Kral ve tanrıların taşlaştığı, gökyüzüne uzanan bu dağ, görkemli heykelleri ve yüzyıllardır süregelen hikayesi ile anılarımda silinmez bir iz bıraktı. Yolunuz bir gün Adıyaman’a düşerse, bu eşsiz deneyimi kaçırmayın!

Merhaba! Ben Ceren Gezgin, dünyayı gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seven biriyim.Soy adım gibi gerçekten gezginim. Çocukluğumdan beri gezmeyi ve keşfetmeyi çok seviyorum. İlk kez 18 yaşında yurt dışına çıktım ve o günden beri farklı ülkeleri gezmeye devam ediyorum.Gezdiğim yerler arasında Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika'dan ülkeler var. Gezdiğim yerleri ziyaret ederken sadece turistik yerleri değil, yerel hayatı da deneyimlemeye çalışıyorum. Yerel halkla tanışıyor, onların kültürlerini ve yaşam tarzlarını öğreniyorum.Gezilerimi ve deneyimlerimi fiyatinedir.net sitesinde paylaşıyorum. Sitede ülke rehberi, şehir rehberi, gezilecek yerler, konaklama, ulaşım ve yeme-içme gibi konularda bilgiler bulabilirsiniz.Dünyayı benimle tanımanızı çok isterim. Farklı kültürleri, farklı yaşam tarzlarını ve farklı güzellikleri keşfetmenize yardımcı olmak istiyorum.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir