1. Anasayfa
  2. Keşfet

Vatikan Gezi Rehberi: Roma’nın Kalbinde Bir Kutsal Deneyim

Vatikan Gezi Rehberi: Roma’nın Kalbinde Bir Kutsal Deneyim
Vatikan Gezi Rehberi: Roma’nın Kalbinde Bir Kutsal Deneyim
0

Merhaba gezgin ruhlar! Ceren ben. Bugün sizlere öyle bir yerden bahsedeceğim ki, hem dünyanın en küçüğü hem de inanç, tarih ve sanatın devasa bir buluşma noktası. Evet, doğru tahmin ettiniz: Roma’nın kalbindeki minicik ama dünya çapında bir dev olan Vatikan Şehir Devleti!

Yaklaşık 1000 sakini ve sadece 5000 km²’lik yüzölçümüyle bu bağımsız devlet, Aziz Petrus’un şehit edildiği kutsal topraklarda, 1929’da Lateran Anlaşması ile bağımsızlığını kazanmış. Papa’nın ruhani liderliğini yaptığı 1,2 milyar Katolik için bir hac merkezi olmasının yanı sıra, her gezgin için de büyüleyici bir keşif durağı.

İtalya bahar gezimizde Roma’daki dördüncü günümüzü tam anlamıyla Vatikan‘a ayırmaya karar verdim. Biletlerimizi önceden internetten alarak akıllıca bir başlangıç yaptığımı da ekleyeyim, zira buradaki kuyruklar efsanevi boyutlara ulaşabiliyor!

Roma’nın Kalbindeki Kutsal Durak: Vatikan’a Nasıl Ulaşılır?

Peki, bu dünyanın en küçük ülkesine nasıl ulaşılır derseniz, Roma’nın merkezinde olması büyük avantaj. Yürüyüş, bisiklet, otobüs veya metro ile kolayca erişebilirsiniz. Biz sabah erkenden Termini İstasyonu’ndan A hattına binerek Ottaviano durağında indik. Durağa adım attıktan sonra Aziz Petrus Meydanı’na doğru kısa ve keyifli bir yürüyüş bizi bekliyordu.

Meydanda bizi uzun bir kuyruk karşıladı ve tam da sıraya girdiğimiz an, gökyüzü ağlamaya başladı. Elimdeki tek şemsiyenin altına sığınmaya çalışırken, arkamızdaki Madrid’den gelen Kolombiyalı bir delikanlı da bize katılmak istediğini sordu. Gülümsedik, “Buyurun!” dedik ama üç kişi sığmazdık ki! Koşarak karşıdaki dükkandan bir şemsiye alıp döndü. Açtığında gülmemek için kendimi zor tuttum: Kırmızı, kocaman ve üzerinde “AMOR” yazan bir şemsiye! Böylesine ruhani bir meydanda, tam da aşkı çağrıştıran bir imge… Bence şemsiyeler tükenmişti ve başka seçenek bulamamıştı, ne dersiniz?

Nihayet sıramız geldiğinde görevli, müze girişinin burası olmadığını söyledi! Hay Allah! Öğrenmiş olduk ki, randevu saatiyle geziye başlayacaklar için Vatikan Müzeleri girişi meydanın arka tarafındaymış. Sakın siz bu hatayı yapmayın!

Sanatın ve İnancın Buluştuğu Dev Bir Dünya: Vatikan Müzeleri

Rezervasyonumuz sayesinde müzenin gerçek kapısından beklemeden girdik. Vatikan Müzeleri, adeta ters bir U harfi gibi tasarlanmış uzun bir koridordan oluşuyor. Soldan yürümeye başladık ve en sonunda ünlü Sistina Şapeli‘ne ulaştıktan sonra geri dönerek turumuzu tamamladık.

Koridor boyunca sergilenen eserlerin sayısı ve ihtişamı gerçekten akıl almaz. Özellikle Rafael Odaları, tabloları ve heykelleriyle büyüleyiciydi. Bu odalarda Rafael’in meşhur “Atina Okulu” freskinin karşısında dakikalarca kalakaldım. Antik filozofların, bilim insanlarının bir araya geldiği bu eser, Rönesans’ın zirvesini temsil ediyor. Mısır mumyalarına ve lahitlerine ayrılan alanın genişliği ise beni biraz şaşırttı doğrusu, farklı kültürlerin bu kutsal mekanda buluşması ilginç bir tezat oluşturuyordu.

Michelangelo’nun Nefes Kesen Başyapıtı: Sistina Şapeli

Ve işte müzenin en can alıcı noktasına geldik: Sistina Şapeli! Papa IV. Sixtus için 1477-1483 yılları arasında inşa edilen bu şapel, Rönesans mimarisinin eşsiz bir örneği. 40.93 metre uzunluğu, 13.41 metre eni ve 20.70 metre yüksekliğiyle Eski Ahit’teki Süleyman’ın Tapınağı ölçülerine sahip.

Ancak Şapel’i bu kadar meşhur kılan, şüphesiz Michelangelo‘nun dehası. Papa II. Julius’un görevlendirmesiyle 1508-1512 yılları arasında tavan fresklerini tek başına çalışmış. Dünya’nın Yaratılışı, İnsanın Düşüşü gibi temaların işlendiği bu ana panolar, Eski ve Yeni Ahit figürleriyle bezeli.

Şapeldeki en ikonik sahnelerden biri, elbette “Adem’in Yaratılışı”. Tanrı’nın Adem’e hayat verişini betimleyen bu freskte, Tanrı’nın yüzü olarak Michelangelo’nun kendi yüzünü çizdiği rivayet edilir. Hayat ışığını taşıyan sağ kolu Adem’in parmağına uzanırken, sol kolunun altında Havva olduğu düşünülen bir kadın figürü var. Bu iki parmağın buluşma anı, sanat tarihinin en güçlü imgelerinden biri.

  • 1980’lerde yapılan restorasyonlar, tavan fresklerinin aslında tahmin edilenden çok daha canlı renklere sahip olduğunu ortaya çıkardı. Yüzyıllar boyunca biriken kir tabakaları, Michelangelo’nun gerçek renk paletini gizlemişti.
  • Şapelin duvarlarında Botticelli, Perugino, Ghirlandaio gibi 15. yüzyılın ünlü İtalyan Rönesans ressamlarının eserleri yer alıyor. Musa’nın ve İsa’nın hayatından paralel sahnelerle süslenmiş duvarlar, adeta bir açık hava galerisi gibi.
  • Michelangelo‘nun olgunluk dönemi başyapıtı sayılan “Son Yargı” freski ise altar duvarını süslüyor. Ölülerin mezarlarından kalkıp Tanrı’nın gazabıyla yüzleştiği bu sahne, Sistina Şapeli’ndeki en etkileyici eserlerden biri.

Sistina Şapeli sadece bir müze değil, aynı zamanda Papanın ayinlere katıldığı ve kardinallerin yeni papayı seçmek için toplandığı aktif bir kilise. Bu olağanüstü resimlerin fotoğrafını çekmek kesinlikle yasak. Biz de boynumuz ağrıyana kadar başımızı kaldırıp hayranlıkla izledik. O kadar canlı ve üç boyutlu gibiydiler ki, sanki her an hareket edeceklerdi!

İnancın ve Mimarinin Doruk Noktası: Aziz Petrus Meydanı ve Bazilikası

Müze gezimizi tamamladıktan sonra tekrar Aziz Petrus Meydanı‘na döndük. Sabahki kalabalıktan eser kalmamıştı, bu da bize daha rahat bir gezi imkanı sundu. Napoli’li sanatçı Gian Lorenzo Bernini tarafından 1656-1667 yılları arasında tasarlanan bu elips şeklindeki meydan, iki yana açılmış sütun dizileriyle gelen ziyaretçileri kucaklar gibi duruyor.

Meydanın ortasında Mısır’dan getirilen 25,5 metre yüksekliğinde bir dikilitaş ve Bernini ile Domenico Fontana’nın eserleri olan iki süslü çeşme yer alıyor. Her yılbaşında Papa’nın Katolik ve diğer mezhepten kalabalıklara seslendiği bu meydan, gerçekten ruhani bir atmosfere sahip.

Sırada Aziz Petrus Bazilikası var! Buraya girmeden önce önemli bir hatırlatma: Vatikan‘a kısa şort ve mini etekle giriş yasak! Diz kapaklarınızı ve omuzlarınızı kapatan kıyafetler tercih edin. Hristiyan dünyasının en önemli yapılarından biri olan bu bazilika, 23.000 metrekare arazi üzerinde, 222 metre uzunluk ve 136 metre yüksekliğiyle dünyanın en büyük kilisesi. Aynı anda 60.000 kişiyi ağırlayabiliyormuş!

Bazilika içinde gezilecek üç ana bölüm var:

  • St. Pietro Manastırı İçi: Hristiyan tarihinin en gösterişli manastırlarından biri. Oldukça etkileyici bir yapıya sahip.
  • Basilica: Eski Papaların kıyafetleri, taçları, haçları ve benzeri paha biçilmez eserlerin sergilendiği bölüm.
  • Tombs of the Saints (Azizlerin Mezarları): St. Pietro’dan günümüze gelmiş geçmiş tüm Papaların mezarlarının bulunduğu alan. Rahmetli Papa II. Jean Paul’ün mezarı da burada görülebilir.

Biz zamanımızın kısıtlı olması nedeniyle Manastır içini gezmeyi tercih ettik. Burada beni en çok etkileyen eserlerden biri, hiç şüphesiz Michelangelo‘nun 25 yaşındayken yaptığı “Pieta” heykeliydi. Meryem Ana’nın kucağında çarmıhtan indirilen Hz. İsa’yı taşıdığı bu eser, hüznü ve acıyı öylesine gerçekçi bir şekilde yansıtıyor ki. Ayrıca, Meryem Ana’nın kemerinde Michelangelo’nun imzasının bulunması, onun bu esere ne kadar değer verdiğini gösteren tek kanıt.

Diğer bir dikkat çekici eser ise Aziz Petrus’un bronz heykeli. Elinde cennetin anahtarını tutan bu heykelin ayağı, ziyaretçilerin yüzyıllar boyunca dokunup öpmesiyle aşınmış. Şimdi ise bariyerle korunuyor, bu da eserin ne kadar çok sevildiğini ve saygı gördüğünü gösteriyor.

Bazilikanın hemen her köşesinde o kadar çok detay ve sanat eseri vardı ki, nereye bakacağımızı şaşırdık. Her bir detayı incelemek için saatler harcanabilirdi.

Vatikan’dan Roma Manzarası: Kubbe Macerası!

Bazilika’nın Kubbesi de başlı başına bir eser. Michelangelo tarafından tasarlanan bu kubbe, 136 metrelik yüksekliğiyle Roma’nın siluetine damga vuruyor. Maalesef Michelangelo, bitmiş halini görmeye ömrü yetmemiş. Kubbeye çıkmak için iki yol var: Ya asansöre binip sonra 350 basamak tırmanmak ya da tüm yolu merdivenle çıkmak (8 Euro). Biz asansörlü çıkışı tercih ettik (10 Euro). Asansörün ulaştığı noktadan sonraki 350 basamak oldukça yorucuydu, kabul ediyorum. Ama son noktaya ulaştığımızda soluğumuz kesildi! Bütün Roma ayaklarımızın altındaydı; muhteşem bir manzara bizi bekliyordu. O yorgunluk, o anki görüntünün yanında hiç kalıyor. İniş daha kolaydı, asansöre kadar olan bölümde zorlanmadık.

Kiliseden çıkınca ilk dikkatimizi çeken şey, o meşhur renkli kıyafetleriyle İsviçreli Muhafızlar oldu. 1506 yılından beri Papa’yı 110 kişilik Katolik askerlerden oluşan bu küçük ordu koruyor. Sarı, kırmızı ve mavi çizgili, ilginç tasarımlı kıyafetlerinin Michelangelo‘nun tasarımı olduğu rivayet olunuyor. Gerçekten de zamanın ötesinde, dikkat çekici ve estetik bir görüntü sunuyorlar.

Vatikan küçük bir ülke olabilir ama görülecek eserleri, şapelleri, müzeleri ve tarihsel derinliğiyle gerçekten devasa bir deneyim sunuyor. Bu kutsal topraklarda dini görevlerini yerine getiren Hristiyanlarla birlikte biz de eserleri görmekten ve gezmekten büyük bir mutluluk duyduk. Hatta Aziz Petrus Bazilikası‘nda kendi usulümüzce bir gezgin duası etmeyi de ihmal etmedik. Umarım rotalarımız hep açık, keşiflerimiz hep ilham verici olur!

Ceren’den Gezi İpuçları: Vatikan Deneyiminizi Kusursuzlaştırın

  • Biletlerinizi Önceden Alın: Vatikan Müzeleri için biletlerinizi mutlaka önceden online olarak alın. Uzun kuyruklarda saatlerce beklemekten kurtulursunuz. Randevu saatinizdeki giriş çok daha hızlı olacaktır.
  • Kıyafet Kuralına Uyun: Vatikan, kutsal bir alan olduğu için omuzları ve dizleri kapatan kıyafetler tercih edin. Aksi takdirde içeri alınmayabilirsiniz. Şal veya pareo gibi pratik çözümler işinizi görebilir.
  • Rahat Ayakkabılar Giyin: Vatikan Müzeleri ve Bazilika içinde kilometrelerce yol yürüyebilirsiniz. Ayaklarınızın rahat etmesi, deneyiminizi çok daha keyifli hale getirecektir.
  • Vatikan Postanesini Deneyin: Müzeden veya Aziz Petrus Meydanı’ndan Vatikan pulları ile sevdiklerinize kartpostal gönderin. Hızlı ve özgün bir hatıra olacaktır!
  • Kubbe Zirvesine Çıkın: Eğer fiziksel olarak uygun hissediyorsanız, Aziz Petrus Bazilikası’nın kubbesine çıkmayı kesinlikle deneyimleyin. O yorucu merdivenlerin sonunda sizi bekleyen Roma manzarası, her adımı değdiriyor.

Sevgili gezginler, Vatikan gezi rehberi umarım sizlere ilham vermiştir. Burası, inancın, sanatın ve tarihin nefes kesici bir sentezi. Eğer Roma’ya yolunuz düşerse, bu küçük ama dev ülkeye bir gününüzü ayırmayı unutmayın!

Siz de Vatikan’ı ziyaret ettiniz mi? En çok neyinden etkilendiniz? Yorumlarınızı ve deneyimlerinizi benimle paylaşmayı unutmayın. Yeni maceralarda görüşmek üzere!

Merhaba! Ben Ceren Gezgin, dünyayı gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seven biriyim.Soy adım gibi gerçekten gezginim. Çocukluğumdan beri gezmeyi ve keşfetmeyi çok seviyorum. İlk kez 18 yaşında yurt dışına çıktım ve o günden beri farklı ülkeleri gezmeye devam ediyorum.Gezdiğim yerler arasında Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika'dan ülkeler var. Gezdiğim yerleri ziyaret ederken sadece turistik yerleri değil, yerel hayatı da deneyimlemeye çalışıyorum. Yerel halkla tanışıyor, onların kültürlerini ve yaşam tarzlarını öğreniyorum.Gezilerimi ve deneyimlerimi fiyatinedir.net sitesinde paylaşıyorum. Sitede ülke rehberi, şehir rehberi, gezilecek yerler, konaklama, ulaşım ve yeme-içme gibi konularda bilgiler bulabilirsiniz.Dünyayı benimle tanımanızı çok isterim. Farklı kültürleri, farklı yaşam tarzlarını ve farklı güzellikleri keşfetmenize yardımcı olmak istiyorum.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir