Ah, Venedik! Kanallarıyla, gondollarıyla ve elbette ki dünyaca ünlü Venedik Karnavalı ile her zaman kalbimde özel bir yere sahip. Bu eşsiz şehir, her köşesinde bir sürpriz saklarken, Karnaval zamanı tam anlamıyla bambaşka bir boyuta bürünüyor. Tıpkı bir zaman tünelinden geçip de Rönesans balolarına ışınlanmışım gibi hissettim, inanın!
Birçoğumuz Venedik Karnavalı‘nı sınırsız bir eğlence dönemi olarak bilsek de, aslında kökenlerinde derin anlamlar yatıyor. Latince ‘Carnevale’, yani ‘ete veda’ anlamına geliyor. Paskalya öncesi Büyük Perhiz’e hazırlık dönemi olarak ortaya çıkan bu bayram, hayvansal ürünlerden uzak durulmadan önceki son keyifli anları temsil ediyor. Düşünsenize, bir tarafınızda oruç öncesi son ziyafetler, diğer tarafınızda ise tam bir festival havası! Bizim Ramazan Bayramı’nın adeta tam tersi bir düzende, insanlar önce doyasıya eğlenip sonra perhize çekiliyor.
Bir diğer büyüleyici rivayete göre ise ilk Karnaval, 1162 yılında Venediklilerin Aquileia Patriği Ulrico’ya karşı kazandığı zaferle kutlanmış. Patrik’in fidye olarak gönderdiği boğa ve domuzların San Marco Meydanı’nda kesilmesiyle başlayan o coşkulu gün, zamanla geleneksel bir şenliğe dönüşmüş. Kökeni ne olursa olsun, tek bir amaç vardı: eğlence ve sınırsız neşe!
Venedik Karnavalı’nın Gizemli Kökenleri: Sadece Bir Eğlence mi?
Venedik Karnavalı‘nın tarihi 11. yüzyıla kadar uzansa da, asıl ışıltısına Rönesans dönemiyle kavuşmuş. 17. yüzyılda uluslararası bir fenomene dönüşen Karnaval, 18. yüzyılda aylarca süren, kumar ve sefahatle anılan bir dönem haline gelmiş. Ancak bu şaşaalı günler, Venedik’in Avusturya İmparatorluğu’nun bir parçası olmasıyla ne yazık ki sona ermiş. 1930’larda faşist yönetimce yasaklanan bu büyülü gelenek, tam 1980’lerde yeniden hayat bulmuş. O günden beri, her yıl yaklaşık 10 gün boyunca Venedik, gerçek bir parti alanına dönüşüyor. Bu rengarenk dönüşüm, Venedik ressamlarının da vazgeçilmez ilham kaynağı olmuş, özellikle Guardi’nin eserlerinde Karnaval’ın o eşsiz ruhunu görmek mümkün.
Sokaklar Sahne Olduğunda: Maskelerin ve Kostümlerin Dansı
Venedik Karnavalı‘nın en güzel yanı, bence, en önemli gösterilerin sokaklarda ve ücretsiz olması! Elbette, lüks malikanelerde, otellerde ve tiyatro salonlarında ücretli balolar, konserler ve özel gösteriler de var. Ama asıl ruh, maskeler ve kostümlerle sokaklarda dolaşmakta yatıyor. Ne kadar gösterişli ve özgün bir maske ve kostüme sahipseniz, o kadar ilgi odağı oluyorsunuz. Adeta bir yıldız gibi hissediyorsunuz kendinizi!
Maskeler, Karnaval’ın olmazsa olmazı. Onlar, insanlara görünmez olma, kimliklerini gizleme fırsatı sunuyor. Bu yönüyle Venedik Karnavalı, aslında Avrupa’nın katı sınıfsal hiyerarşisine bir tepki niteliğinde. Maskelerin ardına gizlenen farklı sosyal tabakadan insanlar, birbiriyle kaynaşıyor, sınırların ortadan kalktığı bir özgürlük ortamı yaratıyorlardı. 17. yüzyılda Venedik’in Avrupa’nın sefahat yuvası olarak anılması da tam da bu anonimliğin getirdiği özgürlükle alakalıydı.
Venedik Maskeleri: Her Yüzün Bir Hikayesi Var!
Sadece birer süs eşyası sanmayın Venedik maskelerini; onların da kendi içlerinde bir ‘sınıfı’ ve tarzı var! Kil modelinden başlayıp, tutkallı kağıt ve kumaş parçalarıyla kalıba yerleştirilerek hazırlanan, sonra ustaların yaratıcılığıyla süslenip boyanan bu eserler, şekillerine göre ayrılıyorlar:
- Bauta: Yüzü tamamen kaplayan, genellikle beyaz renkte, korsan şapkasını andıran tricorn şapka ve pelerinle kullanılan bir maskedir. 18. yüzyılda politik durumlarda anonimliği sağlamak için bile kullanılmış.
- Colombina: Sadece gözleri kapayan, yanaklarda biten, genellikle yaldızlar ve pırıltılarla süslü, Commedia dell’arte karakterinden ismini alan bir maske.
- Medico della Peste: Uzun, gagalı yapısıyla dikkat çeken bu maske, veba salgını sırasında doktorların taktığı maskelerden esinlenmiştir. Genellikle pelerin, siyah şapka ve beyaz eldivenle tamamlanır.
- Volto: Yüzü tamamen kaplayan, daha sade bir maske çeşididir.
Zamanla maske çeşitliliği artmış; hatta artık maske takmak yerine yüzünü makyajla bambaşka bir karaktere dönüştürenlere de çok sık rastlıyorsunuz. Ne yazık ki, tarih boyunca maskelerin kullanımı bazı yasaklarla karşılaşmış. Örneğin, 1339’da ahlaka mugayir maskeler takmak veya maskeyle dini yerlere girmek yasaklanmış. Bugün de kiliselere maskeyle girmek hala yasak.
Bu sene (2019) yeniden Venedik‘e yolum düştü ve ne büyük bir tesadüf ki, gezim Karnaval‘a denk geldi! Şubat ve Mart ayları arasında gerçekleşen Karnaval’ın ikinci haftasında orada olmak, benim gezimi adeta dükler ve düşeslerle dolu masalsı bir maceraya dönüştürdü. Elbette hepsi gerçek soylular değildi ama Karnaval havası esen Venedik, her zamankinden çok daha şenlikliydi.
Karnaval, gerçekten de Venedik‘i türlü çeşitli renklere bürüyor. Sabahın erken saatlerinden gecenin geç vakitlerine kadar sokaklar, her renkten kumaşlar, kurdeleler, danteller ve tüylerle süslü kostümler ve maskelerle dolaşan insanlarla dolu oluyor. Sanki şehrin tüm soyluları bir balodan fırlamış, sokağa akın etmiş gibi! Karnaval boyunca her köşede bir prenses, bir prens karşınıza çıkabiliyor.
Sokaklardaki bu görsel şölenin yanı sıra, otellerde ve saraylarda balolar, yemekler, tiyatro salonlarında konserler, müzelerde sohbetler ve maske yapım atölyeleri de Karnaval‘ın ayrılmaz bir parçası. Örneğin, Scuola Grande San Giovanni Evangelista’da moda atölyeleri, Teatro La Fenice’de operalar, Peggy Guggenheim Müzesi’nde konferanslar düzenleniyor. Buz pateni gösterileri, rehberli Karnaval yürüyüşleri, heykel sergileri gibi sayısız etkinlik Karnaval’a renk katıyor. Özellikle San Marco Meydanı‘nda düzenlenen akşam konserleri, yüzlerce insanı coşkuya sürüklüyor; gün boyu ağır adımlarla dolaşan bir kontesi akşam üzeri kat kat elbiseleriyle çılgınca dans ederken görmek, tarifi imkansız bir keyifti.
Karnavalın Ritüelleri: Gelenek ve Gösteri Şöleni
Venedik Karnavalı, sadece gelişi güzel eğlencelerden ibaret değil; kendine has ritüelleri ve gelenekleri var. Karnaval’ın açılış gecesinde düzenlenen ‘Festa Veneziana sull’acqua’, kanallar boyunca uzanan bir ışık ve renk gösterisiyle Karnaval’ın ne kadar renkli olacağının ilk işaretini veriyor. Bu muhteşem gösterinin devamı ertesi gün, Punta della Dogana’dan başlayıp Grande Canale’den geçerek Rio di Cannaregio’ya ulaşan su kortejiyle yapılıyor. Kanal boyunca kurulan yiyecek büfeleri de bu görsel şöleni tam bir mide şölenine dönüştürüyor.
Ancak Karnaval‘ın en önemli festivallerinden biri, şüphesiz Festa delle Marie. Günler süren bu şenliğin sonunda Karnaval’ın Kraliçesi seçiliyor. Geleneğe göre, eskiden Dük, sıradan insanlar arasından 12 kız seçer ve onların çeyizini karşılarmış. Günümüzde ise kraliçeliğe aday kızlar, geleneksel kıyafetler içinde halka tanıtılıyor. Seçilen kıza artık çeyiz verilmiyor ama gelecek yılın uçan meleği olma hakkı tanınıyor ki, bu gösteriyi izledikten sonra bunun ödül mü ceza mı olduğuna hala karar veremedim!
Ben bu şenliği bizzat deneyimleme şansı buldum. ‘Marie’lerin Geçidi’ olarak adlandırılan tören, San Pietro di Castello’dan başlayıp San Marco Meydanı‘nda sona eriyor. Meydan’da kurulan sahnede, geçmişten günümüze tüm karakterleri barındıran kostümler ve maskeler içinde bir resmi geçit yapıldı; cellattan meleğe, yargıçtan kraliçeye kadar herkes önümüzden sırayla geçti. Ardından, Campanile Kulesi‘nden Meydan’daki sahneye uzanan bir halat boyunca melek kılığında bir kız, konfetiler saçarak süzüldü. İşte bu, geçen senenin Karnaval Kraliçesi imiş! Bu gösteriyle birlikte Karnaval’ın en iyi kostüm yarışması da başlıyor ve kazanan Karnaval’ın son gününde açıklanıyor. Ayrıca sonraki hafta ünlü bir kişi aynı kuleden bu sefer kartal kılığında uçuyormuş, bu da ‘Kartal Uçuşu’ oluyor. Benim olduğum gün melek yanında başka biri daha uçtu ama pek kartala benzemiyordu, daha çok pelerini uzun kaçmış bir şövalyeyi andırıyordu!
Karnaval boyunca Mestre’de konserler ve danslar sergilenirken, Burano Adası’nda da daha sakin kutlamalar yapılıyor. Karnaval, San Marco Meydanı‘nda, Kule’den sarkıtılan aslan işlemeli Venedik bayrağı altında yapılan son geçit törenleriyle sona eriyor.
1162’deki zaferin anısına düzenlenen Boğa Dansı da gösteriler arasında yer alıyor. Bu gelenekte, zafer sonrası Dük’e gönderilen boğa ve 12 domuzu temsilen, Karnaval’da bir boğa maketi San Marco Meydanı‘nda dolaştırılıyor. Bu tarihi detaylar, Karnaval’ın sadece bir parti değil, aynı zamanda Venedik’in geçmişini yaşatan bir zaman yolculuğu olduğunu gösteriyor.
Ceren’den Gezi İpuçları: Venedik Karnavalı’nı Deneyimlemek İçin!
Venedik Karnavalı‘nı bir gezgin olarak en iyi şekilde deneyimlemeniz için işte size birkaç kişisel tavsiye:
Bütçe Dostu Keyif: Her ne kadar balolar ve özel etkinlikler oldukça pahalı olsa da, Karnaval‘ın asıl ruhu sokaklarda atıyor. San Marco Meydanı ve çevresindeki kanallarda dolaşmak, kostümlü insanlarla fotoğraf çektirmek ve ücretsiz sokak gösterilerini izlemek, bütçenizi sarsmadan muhteşem anılar biriktirmenizi sağlar. Sokaklar sizi paklar, emin olun!
Maske ve Kostüm Alışverişi: Karnaval‘a hazırlıksız mı geldiniz? Hiç dert etmeyin! Şehir, her bütçeye uygun maskeler ve kostümlerle dolu. Campo Santo Stefano’daki küçük pazar yerlerinden, turistik dükkanlardaki uygun fiyatlı plastik maskelere kadar birçok seçenek mevcut. Ancak benim asıl tavsiyem, bu işin sanat kısmına odaklanmanız. Ca Macana ve Ca del Sol gibi özel atölyeler, gerçek birer sanat eseri olan maskeler sunuyor. Özellikle Dorsoduro’daki Ca Macana, Stanley Kubrick’in ‘Gözleri Tamamen Kapalı’ filmindeki maskeleriyle ünlü. Burada maske boyama kurslarına da katılabilir, kendinize eşsiz bir Venedik hatırası yaratabilirsiniz. Ben de oradan, kumarla hiçbir ilgim olmamasına rağmen iskambil kağıtlarıyla çevrili bir joker maskesi aldım; maskeler bilinçaltımızı mı ortaya çıkarıyor, kim bilir!
Fotoğraf Avı ve Gözlem Sanatı: Karnaval‘da herkes birer model! Sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar sokaklarda dolaşan kostümlü ve maskeli karakterler, adeta bir performans sergiliyor. Onlarla fotoğraf çektirirken, sıradan bir poz yerine, karakterin ruhuna uygun, dramatik bir duruş yakalamaya çalışın. Santa Maria della Salute Kilisesi merdivenleri veya Ca Rezzonico’nun verandası gibi ikonik noktalar, harika fotoğraf kareleri sunuyor. Bazen cep telefonuyla konuşan bir kont, bazen yorgunluktan kaldırıma çökmüş bir kraliçe görebilirsiniz; bu gerçek anlar da Karnaval’ın büyüsünün bir parçası. Süper kahramanlardan Anna Karenina’ya kadar her türlü karakteri görmek mümkün.
Andy Warhol’un dediği gibi, herkesin dünyada 15 dakika ünlü olması gerektiği düsturunu doğrularcasına, Karnaval‘da herkes bir anlık dikkati üzerinde toplamak için giyinmiş, kuşanmış, süslenmiştir. Maskeler, üzerlerine büründükleri karakterlere dönüşürler. İşte o buz gibi soğuk, donuk maskenin arkasından gelen sımsıcak bir kahkaha, aslında maskelerin bir yanıyla bizi, en hassas yanımızı dış dünyadan koruduğunu, o narin özü kendimize saklamak için maskelere ihtiyacımızın olduğunu anımsatır. Taktığımız maskeyizdir artık. Belki de Venedik Karnavalı, taktığımız maskeleri sevmek için bulunmaz bir fırsattır. Kim bilir!
Siz de bu büyülü atmosfere kendinizi bırakmak ve maskelerin ardındaki sırları keşfetmek için bir an önce Venedik biletinizi alın! Daha önce Karnaval‘a katıldınız mı? Deneyimlerinizi ve favori maskelerinizi yorumlarda benimle paylaşmayı unutmayın!
