1. Anasayfa
  2. Keşfet

Filipinler Batad: 2000 Yıllık UNESCO Pirinç Teraslarında Unutulmaz Bir Macera!

Filipinler Batad: 2000 Yıllık UNESCO Pirinç Teraslarında Unutulmaz Bir Macera!
Filipinler Batad 2000 Yıllık UNESCO Pirinç Teraslarında Unutulmaz Bir Macera
0

Merhaba sevgili gezgin ruhlar! Düşünsenize, 2000 yıldır dimdik ayakta duran, insan eliyle şekillenmiş, yemyeşil bir dünya mirasından bahsediyorum. Evet, yanlış duymadınız: Filipinler Batad’daki o meşhur pirinç terasları!

Bu eşsiz manzaranın büyüsüne kapılıp, Türkiye’den kalkıp kendimi bu kadim topraklara attım. Bu yazımda sizi de Filipinler gezisimizin en unutulmaz duraklarından biri olan Batad’a ışınlayacağım.

Batad’a Yolculuk: Zaman Tünelinde Bir Keşif mi?

Batad, komşu Banaue’ye sadece 22 kilometre uzaklıkta, ancak bu mesafe sizi yanıltmasın! Banaue yazımda bahsettiğim gibi, Sagada ile birlikte aldığımız o 6000 Pesoluk (rehberlik ve ulaşım dahil) paket turumuzla yola çıkmıştık. Bavullarımızı otelde bırakıp, sabah 9 gibi Batad’ın kalbine doğru hareket ettik.

Yolculuğumuz, Karadeniz’in o meşhur virajlı, yemyeşil köy yollarını aratmayan bir serüvene dönüştü. Yaklaşık yarım saat süren bu keyifli yolculukta, doğanın kucağında ilerlerken, araçların artık devam edemeyeceği bir noktaya ulaştık. Burada bizi Batad Köyü’nden sevgili rehberimiz Andrew karşıladı.

Andrew’un akıllıca tavsiyesiyle, küçük bir hediyelik eşya dükkanından tahta batonlar kiraladık. Bu batonlar, ilerleyen saatlerde ne kadar işimize yarayacaklarını henüz bilmiyorduk! Ardından, yemyeşil bir patikaya daldık; yol boyunca gelenler ve gidenlerle karşılaştık, enerjisi yüksek bir kalabalık vardı.

Kısa bir yürüyüş sonrası ulaştığımız seyir terasında, Batad Pirinç Terasları’nın ilk nefes kesici karelerini yakaladım. Her adımda manzara daha da genişliyor, terasların o muazzam dokusu gözlerimin önünde bir tablo gibi açılıyordu.

Pirinç Teraslarının Kalbine Yürüyüş: Adım Adım Cennet!

Patika bizi zaman zaman yerel yaşamın içine, şirin köy evlerinin arasına ve hatta bir köy okulunun yanından geçirdi. Bu arada küçük bir not: Filipinler’de iletişim konusunda asla sıkıntı yaşamazsınız. Yedi’den yetmişe herkes çatır çatır İngilizce konuşuyor, bu da kültürel keşiflerinizi oldukça kolaylaştırıyor.

Yaklaşık 3-4 kilometrelik bir yürüyüşün ardından, hediyelik eşya dükkanlarının ve küçük restoranların bulunduğu, manzaraya hakim yüksek bir noktaya ulaştık. İşte tam karşımda duran o eşsiz manzara: UNESCO Dünya Mirası listesindeki o meşhur Batad Pirinç Terasları! Adeta canlı bir tablo gibi önümde serili duruyordu. Burası fotoğraf çekmek için cennet gibiydi; deklanşöre basmaktan kendimi alamadım.

Tam da bu büyüleyici manzara karşısında mola vermişken, tipik bir Karadeniz havası gibi aniden yağmur başladı. Öğle yemeğimizi bu eşsiz manzaraya karşı, yağmurun romantik sesi eşliğinde yedik. Merak edenler için söyleyeyim, henüz Filipin yemekleri denemeye tam hazır olmadığım için tercihimiz sebzeli pizza ve omlet oldu.

Ama tıpkı başladığı gibi, yağmur da aniden kesildi ve hatta güneş yüzünü gösterdi! Yağmur diner dinmez, batonlarımızı kapıp Batad Pirinç Terasları’nın tam kalbine inmek üzere yola çıktık. Asıl macera şimdi başlıyordu!

Tekrar köyün içinden, etrafta gezinen horozların arasından geçerek kendimizi sonunda o efsanevi pirinç tarlalarının içinde bulduk. Andrew’un peşinden, pirinç teraslarını birbirinden ayıran o daracık duvarların üzerinde yürümeye başladık. Yürüyüşçü bir ruha sahip olsam da, başta içten içe biraz ürktüğümü itiraf etmeliyim.

Neyse ki kiraladığımız o tahta batonlar sayesinde zamanla denge kurmaya alıştık. Teras geçişlerinde durmadan inip tırmandık; bu daracık yollarda iki kişinin yan yana geçmesi neredeyse imkansızdı. Bu yüzden, dönüş yolunda karşılıklı gelenler birbirlerine kibarca yol veriyordu, tam bir uyum ve saygı içinde.

Tappiyah Şelalesi: Yorgunluğun En Tatlı Ödülü!

Hasat dönemi geride kalmıştı, Andrew bize yeni ekim yapılmış pirinçleri gösteriyor, bilgiler veriyordu. Yürüyüşümüz, uzaktan duyulan Tappiyah Şelalesi’nin coşkulu sesi eşliğinde devam etti; ancak şelaleyi bir türlü göremiyorduk. Andrew, şelaleye ulaşmak için karşımızdaki dağın arkasına geçmemiz gerektiğini söyledi.

Dönüş yolundaki diğer gezginlere sorduğumuzda ‘Ulaşmak zor ama kesinlikle değer!’ cevabını aldık. Bu motivasyonla, zorlu ama bir o kadar da keyifli parkurun sonunda şelaleye varmayı başardık. 40 feet yüksekliğindeki bu muazzam şelalenin sesi, kendisinden bile daha heybetliydi sanki! ‘Dönüşü de var’ diye düşünmek için erkendi; o an sadece bu ‘vuslatın’ keyfini çıkarıyorduk.

Tappiyah Şelalesi’nin o serin sularına yaklaşmak, içimde çocukça bir enerji uyandırdı. Kaygan taşların üzerinde dikkatle yürüyerek şelalenin tam dibine kadar geldim. Andrew, Türkiye’de de böyle şelaleler olup olmadığını merak etti; biz de gururla Kapuzbaşı Şelalesi gibi pek çok güzelliği saydık. Emin olun, Türkiye’mizin doğal güzellikleri de bu şelaleden aşağı kalır yanı yok!

Dönüş yolumuz, şelalenin verdiği enerjiyle daha kolay geçti. Yerleşim yerlerinde mola verip, yerel köylülerden küçük alışverişler yaptık. Buradan aldığım yarım kilo organik pirinç, tüm Filipinler gezisim boyunca gözüm gibi sakladığım en kıymetli hazinem oldu!

Neler alabilirsiniz derseniz, el yapımı ahşap heykeller ve şans kolyesi gibi otantik objeler harika birer anı olacaktır. Dağlardan süzülen suların sesi eşliğinde, aşağıda uzanan Batad Pirinç Terasları’nı seyrederken zamanın nasıl akıp geçtiğini anlamadık. Araçların bizi beklediği noktaya ulaştığımızda, Batad’dan en son ayrılan biz olmuştuk. Neyse ki o virajlı yollarda karanlığa kalmadan güvenle geri döndük.

Bu unutulmaz günün bir de tatlı anısı var. Şelaleye inmeden yukarıda arkadaşlarını bekleyen sempatik bir İsrailli turistle tanıştık. Türk olduğumuzu öğrenince, adını bizim bile bilmediğimiz Türk dizilerini sayarak ardı ardına Türkçe kelimeler sıraladı. Kültürümüzün ne kadar geniş bir coğrafyaya yayıldığını görmek gerçekten çok hoştu!

Ceren’den Batad Gezi İpuçları:

  • Baton Şart: Yürüyüş parkurları yer yer zorlu olabiliyor. Mutlaka bir tahta baton kiralayın veya kendi trekking batonunuzu yanınızda getirin. Dengede kalmak ve dizlerinizi korumak için çok işe yarıyor.
  • Hava Değişkenliği: Karadeniz gibi, Batad’da da hava bir anda değişebilir. Yanınıza mutlaka hafif bir yağmurluk ve güneş kremi alın. Bir bakmışsınız yağmur, bir bakmışsınız güneş açmış!
  • Yerel Lezzetler ve Alışveriş: Restoranlarda yerel tatları denemekten çekinmeyin. Ayrıca, köylülerden organik pirinç, el yapımı ahşap objeler veya şans kolyesi gibi otantik hediyelikler alarak yerel ekonomiye destek olabilirsiniz.

Özetle, 2000 yıldır insan elinin emeğiyle, hiçbir makine kullanılmadan şekillendirilmiş, mühendislik harikası sulama sistemleriyle bezenmiş Filipinler Batad Pirinç Terasları… Burayı sadece görmekle kalmayıp, o daracık duvarların üzerinde yürüyüş yapmak, Tappiyah Şelalesi‘nin coşkun sesine tanık olmak, hayatımın en özel maceralarından biriydi. Bu eşsiz deneyimi sizlere yansıtabilmiş olmayı umuyorum. Eğer bu yazı kalbinizde bir kıvılcım uyandırdıysa, yorumlarda benimle düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın! Belki de bir sonraki maceranız Filipinler gezisi olur, kim bilir?

Merhaba! Ben Ceren Gezgin, dünyayı gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seven biriyim.Soy adım gibi gerçekten gezginim. Çocukluğumdan beri gezmeyi ve keşfetmeyi çok seviyorum. İlk kez 18 yaşında yurt dışına çıktım ve o günden beri farklı ülkeleri gezmeye devam ediyorum.Gezdiğim yerler arasında Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika'dan ülkeler var. Gezdiğim yerleri ziyaret ederken sadece turistik yerleri değil, yerel hayatı da deneyimlemeye çalışıyorum. Yerel halkla tanışıyor, onların kültürlerini ve yaşam tarzlarını öğreniyorum.Gezilerimi ve deneyimlerimi fiyatinedir.net sitesinde paylaşıyorum. Sitede ülke rehberi, şehir rehberi, gezilecek yerler, konaklama, ulaşım ve yeme-içme gibi konularda bilgiler bulabilirsiniz.Dünyayı benimle tanımanızı çok isterim. Farklı kültürleri, farklı yaşam tarzlarını ve farklı güzellikleri keşfetmenize yardımcı olmak istiyorum.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir