Merhaba sevgili gezi tutkunları! Benim adım Ceren ve bu kez rotamızı, Balkanlar’ın kalbinde parlayan, mistik ve sanat dolu bir şehre çeviriyoruz: Plovdiv (Filibe). Bulgaristan’ın ikinci büyük şehri ve ülkenin tartışmasız kültür başkenti olan bu yer, 2019 Avrupa Sanat Başkenti unvanını taşımasının hakkını sonuna kadar veriyor. Yedi tepe üzerine kurulu, ancak günümüzde bir tepesinin taş ocağı olmasıyla altı tepeye sahip bu kadim şehir, Avrupa’nın en eski yerleşim yerlerinden biri olma özelliğiyle de dikkat çekiyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun yaklaşık 600 yıl süren egemenliği boyunca derin izler taşıyan Plovdiv, tepelerinin hala Nebet Tepe, Saat Tepe gibi Türkçe isimlerle anıldığı, her köşesinde tarihi fısıltılar duyabileceğiniz eşsiz bir yer. Başkent Sofya’yı ziyaret etme amacıyla başladığımız Bulgaristan gezisimizde, çevremizden gelen “Mutlaka Plovdiv’i görün!” tavsiyelerine kulak verip bir gece konaklamaya karar vermiştik. İyi ki de öyle yapmışız! Sofya’nın başkent ağırlığından sonra, Plovdiv‘in daha küçük, sevimli ve sıcacık atmosferi adeta kalbimi çaldı. Siz de benim gibiyseniz, Plovdiv (Filibe)‘e en az bir gece ayırmalısınız.
Plovdiv’e Ulaşım ve Konaklama İpuçları: Yolculuğunuz Konforlu Olsun!

Plovdiv‘e ulaşmak için birkaç seçeneğiniz var. İstanbul’dan doğrudan otobüs veya tren seferleriyle şehre varabilirsiniz. Ancak benim gibi Sofya üzerinden gelmeyi planlıyorsanız, öncelikle uçakla Sofya’ya ulaşıp, ardından otobüs veya trenle Plovdiv‘e geçebilirsiniz. Bizim Sofya’dan sonraki Plovdiv ulaşım hikayemiz ise tam bir maceraydı!
Sofya-Plovdiv trenlerinin eski ve uzun sürdüğü söylentileri üzerine, otobüsü tercih etmiştik. Ancak otobüs terminalinde yaşadığımız küçük aksilikler ve valizlerimizle taksilerin bizi almaması sonucu, kendimizi tren garında bulduk. Meğer tren bileti sadece 7 Leva imiş ve yolculuk 2.5 saat sürüyormuş (Otobüs 13 Leva ve yine 2.5 saat). Böylece hem daha uygun fiyata seyahat ettik hem de Bulgaristan’da tren deneyimi yaşamış olduk. Evet, trenler biraz eskiydi ve içinde çay-kahve alacak bir yer yoktu ama yemyeşil kırsal manzaralar eşliğinde geçen bu yolculuk, benim için unutulmaz bir anı oldu.
Plovdiv‘e indiğimizde de taksi maceramız devam etti. Kısa mesafe olduğu için almak istemeyen taksicilerle bir süre cebelleştikten sonra, yolda karşılaştığımız harika bir Türk kadın satıcıdan taksi tarifesi tüyosu aldık: “En fazla 5 Leva verin!” Otelden çağrılan taksilerin taksimetreyle 2.5 Leva tuttuğunu düşününce, bu bilgi altın değerindeydi. Genel bir Ceren’den Gezi İpuçları notu: Bulgaristan’da taksileri yoldan durdurmak yerine otelden veya uygulamalarla çağırmanız çok daha hesaplı ve güvenli olacaktır.
Plovdiv’de Nerede Kalınır?
Plovdiv konaklama konusunda oldukça zengin seçenekler sunuyor. Ben her zaman Booking.com üzerinden merkezi bir yer ayarlamayı tercih ederim. Bu sayede tüm şehri yürüyerek keşfetme fırsatım oluyor. Knyaz Aleksander I Caddesi’ne açılan bir sokakta yer alan Dali Otel, tam da aradığım gibiydi. Adından da anlaşılacağı üzere, otelin tüm duvarları Salvador Dali’nin eserleriyle kaplıydı. Bir sanat şehrinde üç yıldızlı bir otelde bile böyle bir sanatsal dokunuşla karşılaşmak, beni büyüledi. Temiz, merkezi ve kahvaltı dahil bu otele oda başına yaklaşık 70 TL ödemek, adeta bir lütuftu. Otelim sayesinde tüm Plovdiv gezilecek yerlere kolayca ulaştım.
Plovdiv’in Tarihi Dokusunda Kaybolmak: Gezilecek Yerler ve Keşifler
Plovdiv‘de geçireceğimiz bir buçuk günü en verimli şekilde değerlendirmek için hemen bir Free Walking Tour‘a katıldık. Bu turlar, mevsimine göre değişen saatlerde belediye binası önünden başlıyor ve şehrin kalbine doğru sizi bir yolculuğa çıkarıyor. freeplovdivtour.com adresinden güncel bilgileri alabilirsiniz. Hazırsanız, Plovdiv (Filibe)‘i adım adım keşfedelim!
Sanat ve Tarihin Buluştuğu Sokaklar
- Grafiti Sokağı ve Misho’nun Heykeli: Turumuza rengarenk grafitilerle süslü bir sokakta başladık. Kırmızı bir binanın üzerindeki çarpıcı eserler ve karşıdaki kayalara çizilmiş ünlü Bulgar portreleri, bu şehrin sanata olan tutkusunu hemen gösteriyor. Rehberimiz, bu grafitileri geceleri gizlice yapan sanatçının, belediye tarafından keşfedilip resmi olarak görevlendirildiğini anlattığında “İşte bu!” dedim. Sokağın sonunda bizi karşılayan Misho’nun heykeli ise Plovdiv‘in sevimli delisi Misho’nun anısını yaşatıyor. Rivayete göre kulaklarına fısıldanan dilekleri gerçekleştiriyormuş. Ben de usulca bir dilek fısıldadım, belki sizin de bir şansınız olur!
- Roma Stadyumu ve Cuma Camii: Knyaz Aleksander I Caddesi boyunca yürürken karşımıza çıkan Roma Stadyumu, 2. yüzyıldan kalma 30.000 kişilik devasa bir yapı. Caddenin altından geçen bu stadyumun üzeri camla kaplanarak gün yüzüne çıkarılma projesi varmış, harika olmaz mıydı? Hemen yanı başında yer alan Cuma Camii (Dzhumaya Mosque) ise 14. yüzyılda I. Murat Hüdavendigâr tarafından yaptırılmış, tek minareli, iç mekan süslemeleriyle büyüleyici bir Osmanlı eseri. Altındaki Türk kahvehanesinde mis gibi bir kahve kokusu duymak, bana ayrı bir huzur verdi.
- Kapana: Sanatın ve Eğlencenin Kalbi: Kısa bir yürüyüşle, adını Türkçe “kapan” kelimesinden alan Kapana bölgesine ulaştık. Eskiden şehrin çarşısı olan bu yer, Osmanlı esnafının “Uzun Çarşı” olarak bildiği, içeri girenin alışveriş yapmadan çıkamadığı bir yermiş! Günümüzde ise bambaşka bir enerjiyle parlıyor. 2012’deki restorasyon çalışmalarıyla adeta yeniden doğan Kapana, şimdi galeriler, stüdyolar, sanat atölyeleri, tasarım dükkanları, kafeler ve barlarla dolu, Plovdiv‘in çekim ve eğlence merkezi haline gelmiş durumda. Sanatçılara kira desteği veren belediyenin bu vizyonu takdire şayan. 2019 Avrupa Sanat Başkenti için bu bölgenin ne kadar önemli olduğunu görmek beni heyecanlandırdı. Burası, gündüzleri sanat kokan sokaklarda dolaşıp, geceleri otantik kafe ve restoranlarda keyifli vakit geçirebileceğiniz bir yer.
- Plovdiv Evleri ve Old Town: Tarihin İçinde Bir Yürüyüş: Arnavut kaldırımlı sokaklardan ilerledikçe, kendimizi adeta bir Osmanlı kasabasında gibi hissettiğimiz Old Town‘a, yani eski şehre geldik. Burada restore edilmiş, cumbalı pencereleri ve avlulu yapılarıyla dikkat çeken Plovdiv evleri, müze, sanat galerisi veya restoran olarak hizmet veriyor. Bu evler, 18. yüzyıl Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyor ve beni Anadolu’daki Türk evlerine götürdü.
Bu evlerden biri, 1847’de yapılan ve bugün Plovdiv Etnografya Müzesi olarak kullanılan Argir Kuyumdzhioglu Evi. Bölge halkının geleneksel yaşamına dair harika bir pencere sunuyor. Balabanov Evi Müzesi ise Plovdiv’in simgelerinden biri haline gelmiş, günümüzde resim ve sanat sergilerine ev sahipliği yapıyor. Fransız yazar Alphonse de Lamartine’in 1833’te kaldığı Lamartine Evi de bu bölgede. Eski şehrin girişindeki Hisar Kapı ise Osmanlı’dan miras kalan tarihi bir geçit olarak bizi karşılıyor.
Nöbet Tepe ve Roma Antik Tiyatrosu: Manzaranın Kalbi
Old Town‘da yukarı doğru çıktıkça, Nebet Tepe‘ye ulaştık. Buradan tüm Plovdiv manzarası ayaklarımın altındaydı. Şehrin diğer tepelerini, özellikle Saat Tepe’yi ve Rus Meçhul Asker Anıtı’nı net bir şekilde görebiliyordum. Gün batımını buradan izlemek harika olabilirdi ama biz keşfimize devam ettik.
Nebet Tepe‘nin hemen yakınında, Taksim Tepe ve Cambaz Tepe’nin arasında, Plovdiv‘in en görkemli eseri olan Roma Antik Tiyatrosu yükseliyordu. 2. yüzyılda inşa edilen ve 7.000 kişi kapasiteli bu tiyatro, günümüzde hala konserler ve çeşitli etkinlikler için kullanılıyor. Sahnesinde bir gösteri izlemek için orada olmayı o kadar çok isterdim ki!
Tiyatronun hemen yakınında ise, Sovyet komutanına yaptığı bir şaka sonrası ortadan kaybolan Kemancı Sasho‘nun heykeli duruyordu. Anısına yapılan bu heykel, Plovdiv‘in ne kadar hikaye dolu bir şehir olduğunun bir başka kanıtı. Antik tiyatrodan inerken, bahçesinden manzarası nefes kesici olan büyük kiliselerden biri olan Sveti Bogoroditsa Kilisesi‘nin önünden geçtik. Özellikle gün batımına yakın o saatlerde bahçenin ambiyansı büyüleyiciydi.
Plovdiv’in Can Damarı: Knyaz Aleksander I Caddesi
Şehrin en ünlü caddesi olan Knyaz Aleksander I Caddesi, trafiğe kapalı ve her daim hareketli. Şık mağazalar, restoranlar, kafeler ve hatta casinolarla dolu bu cadde, gündüzleri alışveriş ve keyifli bir yürüyüş için idealken, geceleri bambaşka bir enerjiye bürünüyor. Caddenin sonunda yer alan Belediye Binası’nın çevresi de aynı şekilde canlı ve renkliydi.
Lezzet Durakları ve Plovdiv Gece Hayatı: Karnınızı ve Ruhunuzu Doyurun!
Bulgaristan gezisimizin Sofya ayağında olduğu gibi, Plovdiv‘de de yerel lezzetleri tatmak önceliğimizdi. Otelimizden aldığımız tavsiye üzerine Dayana restoranını bulduk. Ve evet, bir kez daha yerel tavsiyelerin ne kadar değerli olduğunu anladım!
Dayana, otantik dekorasyonu, zengin yerel yemek menüsü ve uygun fiyatlarıyla kesinlikle yemek Plovdiv denince akla gelen ilk yerlerden. Porsiyonlar öyle büyüktü ki, masamız adeta bir şölen sofrasına dönüştü. Özellikle et menülerini, yanına bir Şopska salatası ve buz gibi bir Zagorka birası eşliğinde denemenizi şiddetle tavsiye ederim. Damak tadımıza bu kadar uygun ve lezzetli yemekler yemek, Plovdiv deneyimimi daha da güzelleştirdi.
Plovdiv gece hayatı Sofya’ya göre daha hareketli ve keyifli bir atmosfere sahip. Özellikle Kapana bölgesi, barlar, restoranlar ve kulüplerle dolup taşıyor. Akşam yemeği sonrası Kapana’nın canlı sokaklarında dolaşıp, kendinize uygun bir mekan bulup müziğin ve eğlencenin tadını çıkarabilirsiniz. Ayrıca, Bulgaristan genelinde olduğu gibi Plovdiv‘de de casinolar oldukça yaygın. Hükümetin hem yabancıları çekmek hem de istihdamı artırmak için bu sektörü teşvik ettiğini öğrendik. Lüks otellerin yanı sıra birçok sokakta karşınıza çıkan casinolar, şehrin farklı bir yüzünü de yansıtıyor.
Ceren’den Gezi İpuçları: Plovdiv Deneyiminizi En Üst Seviyeye Çıkarın!
- Toplu Taşımayı Deneyin: Sofya-Plovdiv arasında trenle seyahat, hem daha ucuz hem de ülkenin kırsal güzelliklerini görmeniz için harika bir fırsat sunuyor. Eski trenlerin bile kendine has bir cazibesi var.
- Taksi Kullanımında Akıllı Olun: Plovdiv’de taksi çağırmak, yoldan çevirmeye çalışmaktan çok daha ekonomik ve güvenilir. Otelden veya yerel uygulamalar aracılığıyla çağırmayı tercih edin. Kısa mesafeler için pazarlık yapmaktan çekinmeyin!
- Kapana’yı Gündüz ve Gece Yaşayın: Bu bölge, gündüzleri sanat galerileri ve butik dükkanlarıyla keşfedilmeyi beklerken, akşamları canlı müzik ve enerjik barlarıyla eğlenceye davet ediyor. İki farklı yüzünü de mutlaka deneyimleyin.
- Free Walking Tour’a Katılın: Şehri bir yerel gibi tanımak ve tarihi anekdotları öğrenmek için ücretsiz yürüyüş turları paha biçilmez. Rehberler sayesinde Misho ve Sasho gibi ilginç karakterlerin hikayelerini dinlemek, gezinize derinlik katacaktır.
“Plovdiv (Filibe) Gezi Rehberi: 2019 Avrupa Sanat Başkenti’nin Büyüleyici Sokaklarına Adım Atın!” gibi diğer içeriklerimiz için keşfet kategorimize göz atabilirsiniz.
Son Söz: Plovdiv, Kalbinizi Fethedecek Bir Şehir!
Plovdiv (Filibe); değişik, güzel, estetik ve halkı huzurlu bir şehir. Küçük ama o kadar cezbedici ki, bir kere gelince tekrar gelmek isteyeceğinizden eminim. Sofya’nın başkent ağırlığı havasından sonra kendinizi sokaklara atacağınız, kafenizi yudumlayacağınız, içkinizi içeceğiniz sıcacık bir atmosfere sahip. Kısaca, benim gibi Sofya’da iki üç gece kaldıktan sonra, bir veya iki gecenizi bu farklı kentte geçirip adeta başka bir çağın havasını soluyabilirsiniz.
Bulgaristan gezisi genelinde olduğu gibi, Plovdiv‘de de yemekler damak tadımıza son derece uygun, fiyatlar bütçe dostu ve içkiler de oldukça ucuz. Ulaşımın kolaylığı da cabası! Kısa tatil programlarınız için Plovdiv (Filibe), mükemmel bir alternatif olabilir. Emin olun, bu 2019 Avrupa Sanat Başkenti size unutulmaz anılarla dolu bir deneyim yaşatacak. Siz de Plovdiv’i ziyaret ettiniz mi? En beğendiğiniz yer neresiydi? Yorumlarda benimle paylaşın!
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:
Sofya Gezi Rehberi: Yakın Komşumuzun Kalbine Bir Yolculuk!
Kapadokya’nın Büyülü Dokunuşu: Gökyüzünden Yerin Altına Unutulmaz Bir Macera Rehberi
Kapadokya’da Rüya Gibi Bir Macera: Ceren Gezgin ile Keşfe Çıkın!
