Merhaba gezgin dostlarım! Bu seferki rotamız, İzmir’in yanı başında gizli kalmış, her köşesi tarih kokan ve Bozdağlar’ın eteklerinde yemyeşil doğasıyla büyüleyen bir cennet: Birgi!
Yıllardır İzmir’de yaşamama, hatta baharda veya kışın Bozdağ ve Gölcük’ü sıkça ziyaret etmeme rağmen, Birgi bugüne kadar nedense listemde yer almamıştı. Ta ki İstanbul’dan gelen sevgili arkadaşım Eser’i, İzmir’e yakın, farklı ve özel bir yere götürme arayışına girene kadar. İşte tam da o anda, karşıma Aydınoğulları Beyliği’nin başkenti olan bu tarihi köy çıktı ve bir gezgin olarak içimde tarifsiz bir heyecan uyandırdı!
Birgi, sadece 110 km uzaklıktaki konumuyla İzmir’den günübirlik kaçamaklar için ideal bir adres. Ödemiş’e bağlı, şimdiki idari düzenlemeyle bir mahalle olan bu yerleşim yerine ulaşım da oldukça rahat. İzmir-Aydın yolu üzerinden Ödemiş sapağından ayrılıp, Ödemiş merkezden sonra sadece 9 km daha gitmeniz yeterli. Eğer İstanbul veya Ankara yönünden geliyorsanız, Salihli, Bozdağ ve Gölcük güzergahını tercih edebilirsiniz. Yol boyunca size eşlik eden yemyeşil manzaralar, Birgi’ye varana kadar ruhunuzu dinlendirmeye başlıyor bile.
Birgi’ye Adım Atınca: Zaman Tünelinde Bir Yolculuk

Köyün girişine yaklaştığımızda, bizi ilk olarak taş bir Birgi yazısı ve hemen yanında gururla duran Poslu Mestan Efe heykeli karşılıyor. Kurtuluş Savaşı’nın Kuvayı Milliye akıncılarından olan Şehit Yörük Poslu Mestan Efe, 1920’de Yunan birlikleri tarafından şehit edilmiş önemli bir kahraman. Birgi’nin Yunan işgaline karşı gösterdiği direniş ve sonrasında yaşanan yangınlar, bu topraklara ayrı bir acı ve onur katmış.
Geniş ve bakımlı asfalt yolun devamında, hemen taş evler beliriyor. Birgi Çayı’nın ikiye ayırdığı bu şirin köyde iki ana cadde bulunuyor: Şehit Gürol Madan Caddesi ve derenin diğer yakasındaki Fatih Mehmet Bey Caddesi. Biz de bu iki cadde üzerinde, tarihi köprülerden geçerek, Birgi’nin kalbine doğru bir yürüyüşe çıktık.
Tarihin Peşinde Birgi Sokakları: Adım Adım Keşif
İlk durağımız, Şehit Gürol Madan Caddesi üzerinde yer alan Çakırağa Konağı idi. Arabamızı park edip konağa doğru ilerlerken, köyün en önemli simgelerinden birini görecek olmanın heyecanı içindeydim. Ancak kapısına ulaştığımızda büyük bir hayal kırıklığı yaşadık: 18. yüzyılda Şerif Ali Ağa tarafından yaptırılan, barok ve rokoko süslemeleriyle ünlü bu görkemli konak, maalesef üç yıldır restorasyon nedeniyle kapalıymış! Konağın yüksek duvarları nedeniyle dışarıdan bile fotoğrafını çekemedim. Eğer siz Birgi’yi ziyaret ettiğinizde restorasyonu bitmiş olursa, içerideki İstanbul ve İzmir resimlerini mutlaka görmelisiniz. Bu özel detay, Şerif Ağa’nın İstanbullu ve İzmirli eşlerinin memleket hasretini dindirmek için yaptırılmış.
Boynu bükük bir şekilde konaktan ayrıldıktan sonra rotamızı bir diğer önemli Birgi tarihi mirası olan Aydınoğlu Mehmet Bey Camisi’ne çevirdik. Birgi Çayı’nın öteki yakasında, evlerin arasından yükselen caminin silueti oldukça etkileyiciydi. Çayın kenarından biraz yürüyüp, dere üzerindeki ilk taş köprüden geçerek camiye doğru ilerledik. Caminin hemen yanındaki hareketli meydanda sevimli kır kahveleri ve yöresel ürünler satan tezgahlar arasında keyifli bir kalabalık vardı.
Aydınoğulları’nın İhtişamı: Ulu Cami ve Çevresi
Aydınoğlu Mehmet Bey Camisi, ya da halk arasındaki adıyla Ulu Cami, 1312 yılında Aydınoğulları Beyliği’nin kurucusu Mehmet Bey tarafından inşa edilmiş. Moloz taş ve mermer bloklarla inşa edilen caminin tavanı, tam 15 sütun üzerine yerleştirilmiş. En dikkat çekici özelliklerinden biri ise mimberi. Hiçbir çivi veya tutkal kullanılmadan, tamamen geçme şeklinde kündekari tekniğiyle yapılmış olması, Selçuklu ahşap sanatının eşsiz bir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca diğer camilerden farklı olarak minaresi, sağ arka köşede değil, sağ ön köşede yükseliyor.
Caminin güneydoğu köşesinde yer alan bir aslan heykeli ise beni oldukça şaşırttı. İslam mimarisinde camilerde böyle heykellerin bulunmaması ilginç. Uzmanlar, bu heykelin M.Ö. 1000’li yıllardan kalma Lidyalılara ait olduğunu ve özellikle bu duvara güç sembolü olarak yerleştirildiğini düşünüyor. Bu nedenle cami, aynı zamanda Aslanlı Cami olarak da biliniyor.
Caminin hemen yanında, Mehmet Bey’in 1334’teki vefatı üzerine yapılan Aydınoğulları Türbesi yer alıyor. Kare planlı türbenin içinde Mehmet Bey’in yanı sıra, tarihimizin önemli figürlerinden oğulları Umur Bey, İsa Bey ve Bahadır Bey’in de sandukaları bulunuyor. Kapının girişindeki dışarıda bulunan bir mezar ise kime ait olduğu bilinmediği için gizemini koruyor.
Caminin baktığı meydanın adı da tabii ki Aydınoğlu Meydanı. Meydanın dört bir yanı Aydınoğulları eserleri ile çevrili. Bir köşede yer alan Aydınoğlu Hamamı da maalesef restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyarete kapalıydı. Hemen meydanda, Sultan II. Selim’in hocası Ataullah Efendi tarafından 1570’te yaptırılan İmam-ı Birgi Medresesi bulunuyor. İmam-ı Birgi Mehmet Efendi’nin müderrislik yaptığı bu yedi hücreli medrese de kapalı olduğu için içini gezemedik.
Medresenin yanında, Gazi Umur Bey’in heybetli heykeli yükseliyor. Aydınoğulları Beyliği’nin kurucusu Mehmet Bey’in oğlu ve üçüncü hükümdarı olan Umur Bey, İzmir’i Latinlerden koruması, güçlü bir donanma kurması ve denizaşırı fetihleriyle beyliğe ekonomik, siyasal ve kültürel bir yükseliş dönemi yaşatmış.
Meydanın Fatih Mehmet Bey Caddesi’ne açılan kısmında ise, adeta caddenin ortasında konumlanmış Sultan Şah Türbesi dikkat çekiyor. Moloz taştan yapılmış altıgen planlı bu türbe, 1310 yılında ölen Mehmet Bey’in kız kardeşi Handaze Hatun için yaptırılmış.
Derviş Ağa’nın Mirası ve Birgi’nin Canlı Cadde Havası
Türbeden aşağıya doğru yürümeye devam ettik. Fatih Mehmet Bey Caddesi, bir tarihi köy için oldukça geniş, ferah ve temiz. Cadde üzerinde sıralanmış kafeler, restoranlar ve yöresel hediyelik eşyalar satan tezgahlar, Birgi’ye ayrı bir yaşam katıyor.
Caddenin başlarında, sağ kolda yıllanmış ağaçlarla çevrili bakımlı bir bahçe içinde Karaoğlu Camisi ve Şadırvanı yer alıyor. Karaoğlu Mustafa Bey tarafından 1782’de yaptırılan kare planlı bu moloz taş cami, dingin atmosferiyle huzur veriyor.
Fatih Mehmet Bey Caddesi’nden Cumhuriyet Meydanı’na doğru ilerleyip, çay üzerindeki köprülerden birinden tekrar diğer caddeye geçerken, sağ kolda Derviş Ağa Camisi beliriyor. 1663’te Derviş Ağa tarafından yaptırılan kare planlı, kubbeli bu cami, dış cephesindeki kırmızı ve mor üzüm boyamaları, kemerlerindeki asma dallarıyla çarpıcı bir renk cümbüşü sunuyor. İç mekanında da benzer bezemeler bulunuyormuş.
Derviş Ağa Camisi’nin tam karşısında ise ünlü Koca Çeşme duruyor. 1808 yılında Bıçakçı Esseyyid Hacı Ali tarafından yaptırılan bu çeşmenin en ilginç kısmı yalağı. Roma döneminden kalma, boğa başlı mermer bir lahit, yalak olarak kullanılmış. Bu detay, Birgi’nin 3000 yıllık tarihi derinliğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Derviş Ağa Camisi’nden ilerleyip bir kez daha köprüyü geçtikten sonra, Derviş Ağa Konağı ve Medresesi’ne ulaştık. Peki, Aydınoğlu Mehmet Bey’den sonra köydeki birçok esere adını veren Derviş Ağa kimdir dersiniz? Onun hikayesi, Birgi’nin efsanelerle dolu geçmişini yansıtıyor:
Rivayete göre, onyedinci yüzyılda yoksul bir delikanlı olan Derviş, rüyasında bir pirden “ara bul nasibini” öğüdünü alır. Yollara düşen Derviş, bir köyde yoksul bir kızla evlenir ve nasibini aramaya devam eder. Yolu Birgi’ye düşer ve köylüler onu eski bir eve yerleştirir. Bir gece, pir tekrar rüyasına girer ve merdiven altını kazmasını söyler. Derviş, merdiven altını kazdığında bir küp altın bulur! Bu paralarla konağın yanı sıra medrese ve cami de yaptıran yoksul Derviş, artık köyün “Ağa”sı olmuştur.
Çakırağa Konağı’nı gezemedik ya, bari Derviş Ağa Konağı’nı görelim diyerek açık kapısından içeri süzüldük. Konak, günümüzde bir müzeye değil, şık bir otele dönüşmüş. Otelin resepsiyonunda Şükran Hanım’la tanıştık. Kendimizi ve Gezginimgezgin blogunu tanıtınca, büyük bir misafirperverlikle bizi ağırladı ve konağı gezdirdi. Hem gezip hem sohbet ettik, hem de Birgi’de konaklama fiyatları hakkında bilgi aldık. Buradan kendisine bir kez daha teşekkür etmek isterim!
Derviş Ağa, konağının hemen yanına, 1658 yılında bir medrese de yaptırmış. Taştan yapılmış, açık avlulu ve L planlı Derviş Ağa Medresesi, dersane, mescid ve yedi öğrenci hücresine sahip. Bahçesindeki avluda bir de kuyu bulunuyor. Halk arasında Çukur Medrese olarak bilinen bu yapı, günümüzde ücretsiz olarak gezilebiliyor. Odalar, yörenin önemli ürünleri olan ipek ve incir temasıyla dekore edilmiş.
Medresenin tam karşısında, Derviş Hamamı veya Şeyh Muhittin Hamamı olarak bilinen tarihi hamam yer alıyor. 15. yüzyılda yapılan bu hamam da halk arasında Çukur Hamam olarak anılıyor. Moloz taştan, kare planlı hamam ziyarete açık ve içinde Birgi hakkında bilgilendirici yazılar ile resimler sergileniyor.
Buraya kadar yazdığım tüm yerleri, iki ana cadde, iki meydan ve üç tarihi köprüden geçerek rahatlıkla yürüyerek tamamladık. Sırada ise İmam-ı Birgi Kabristanlığı ve Su Kemerleri vardı. Yaklaşık 3-4 km’lik hafif yokuşlu bir yol olsa da, Birgi sonrası Gölcük’e uğramak istediğimiz için bu sefer arabayı tercih ettik. Kabristanlığın hemen karşısında antik su kemerleri tüm ihtişamıyla yükseliyordu.
İmam-ı Birgi Mehmet Efendi, aslen Birgili olmasa da, ömrünün son 10 yılını bu topraklarda geçirmiş, medresede dersler vermiş ve önemli kitaplar yazmış bir din alimi. 1573’teki veba salgınında hayatını kaybetmiş ve vasiyeti üzerine Böken mezarlığına defnedilmiş. Halk arasında Böken Mezarlığı olarak bilinen bu kabristanlık, Osmanlı döneminde önemli kişilerin gömüldüğü bir yer. Ziyaretimiz sırasında, son 20-30 yılda vefat eden kişilerin mezar taşlarını da görmek, buranın yaşayan bir tarih olduğunu gösterdi.
Birgi’den Ne Alınır, Ne Yenir, Nerede Kalınır? Pratik Gezi Rehberi
Birgi, sadece tarihi ve doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda yöresel lezzetleri ve el sanatlarıyla da dolu bir cennet.
Birgi Hatırası: Ne Alınır?
- Yöresel Ürünler: Köydeki tezgahlarda bolca tarhana, erişte, nar ekşisi, ev yapımı reçeller ve çeşitli meyve suları bulabilirsiniz. Her biri el emeği göz nuru, doğal ve lezzetli.
- El Sanatları: Yerel seramikler, toprak hediyelik eşyalar ve özel tasarımlı zeytin ağacından yapılmış ahşap objeler oldukça ilgi çekici. Farklı ve özgün hediyelikler arayanlar için harika seçenekler.
- İpek Dokumaları: Birgi, bir zamanlar ipek üretimi ve işlemeciliğiyle ünlüymüş. Günümüzde ipek üretimi yapılmasa da, dokumacılığı hala sürdürülüyor. Derviş Ağa Camisi yakınlarındaki bir dükkanda, erken dönem Osmanlı mağazası konseptiyle düzenlenmiş, el dokuması ipek ürünleri bulabilirsiniz.
Birgi Lezzetleri ve Konaklama Deneyimleri
Birgi’de hem kahvaltı hem de öğle yemeği için birbirinden şirin ve otantik mekanlar bulunuyor. Bizim tercihimiz Birgi Sofrası oldu. Kebap ve et menülerinin yanı sıra zeytinyağlı çeşitleri de oldukça lezzetli ve çeşitliydi, gönül rahatlığıyla önerebilirim.
Yemek sonrası kahve keyfimiz için Yeni Gelin Evi Kafe ve Pansiyon‘u seçtik. Restore edilmiş bu taş ev, sizi adeta geçmişe götürüyor. İşletme sahibi Ertuğrul Sevim Bey bizi sıcacık karşıladı, evi ve odaları gezdirdi. Beş odalı, samimi atmosferiyle Birgi pansiyonları arasında dikkat çeken bu yer, konaklamak isteyenler için harika bir seçenek. Ertuğrul Bey ve eşinin işlettiği bu mekan, eminim sizi de çok rahat ettirecektir.
Birgi’de konaklama düşünenler için köyün dokusuna uygun taş evlerden dönüştürülmüş yaklaşık 8 adet pansiyon ve iki alkollü lokanta bulunuyor. Derviş Ağa Konağı‘nda ve Yeni Gelin Evi gibi pansiyonlarda iki kişilik bir gecelik oda fiyatları ortalama 250 TL civarında. Büyük şehrin karmaşasından kaçıp, yemyeşil doğanın, dere sesinin ve tarihi dokunun içinde bir gece geçirmek, insanı gerçekten yeniliyor.
“Aydınoğulları’ndan UNESCO Yolculuğu: Birgi’nin Gizemli Tarihi ve Doğası” gibi diğer içeriklerimiz için keşfet kategorisinde bulunan içeriklerimize göz atabilirsiniz.
Ceren’den Gezi İpuçları
- Planlamanızı Yapın: Birgi, günübirlik gezilebilecek kadar yer barındırsa da, her detayı sindirmek ve huzurlu atmosferini yaşamak için bir gece konaklamalı bir plan yapmanızı şiddetle öneririm. Kapalı olan tarihi yapıları öğrenmek için gitmeden önce küçük bir araştırma yapın.
- Rahat Ayakkabılar Şart: Taş parke sokaklarda uzun yürüyüşler yapacağınız için mutlaka rahat ayakkabılar tercih edin. Köydeki iki ana cadde ve köprüler arasında keyifli yürüyüşler sizi bekliyor.
- Lezzet Rotası: Birgi’nin yöresel lezzetlerini tadın. Eğer günübirlik geliyorsanız ve akşam yemeğini köy dışında düşünüyorsanız, dönüş yolunda Ödemiş’e uğrayıp meşhur Ödemiş köftesini denemeyi unutmayın. Biz öğle yemeğini Birgi’de yedikten sonra, akşam yemeği için Ödemiş köftesini tatmayı tercih ettik ve hiç pişman olmadık!
Birgi, 1300’lü yıllardan kalma tarihi binaları, konakları ve temiz, düzenli, bakımlı sokaklarıyla adeta bir açık hava müzesi. Parke taşlı sokaklarında dolaşırken, asırlık çınar, çam ve meyve ağaçları arasında derin nefes alıp, şırıl şırıl akan Birgi Çayı üzerindeki tarihi köprülerde yürümek bambaşka bir keyif. Bir gün içinde tüm köyü gezmek, kahvaltı yapmak ve yemek yemek mümkün olsa da, bu sessiz ve huzurlu tarihi köyde bir gece kalmak, ruhunuza iyi gelecektir. Eğer günübirlik gezinizi uzatmak isterseniz, 35 km uzaklıktaki Gölcük’te göl havası alıp soluklanabilirsiniz.
Biz Birgi’ye ilk kez günübirlik geldik ve kalbimizi burada bıraktık. Ayrılırken birbirimize söz verdik: İkinci gelişimiz mutlaka hafta sonu konaklamalı olacak! Siz de bu UNESCO Geçici Listesi‘ndeki cevheri keşfetmek için daha fazla beklemeyin. Birgi gezi rehberimizin size ilham vermesini umarım.
Peki, sizin Birgi ile ilgili anılarınız veya eklemek istediğiniz bir tavsiyeniz var mı? Yorumlarda benimle paylaşmayı unutmayın!
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:
Nara’nın Büyülü Geyikleri ve Tarihi Mirası: Japonya’da Unutulmaz Bir Keşif!
Kekova Tekne Turu: Batık Şehir ve Masalsı Koylara Unutulmaz Bir Yolculuk!
Gelibolu Yarımadası: Tarihin Kalbinde Unutulmaz Bir Gezi Rotası
