Merhaba sevgili okuyucularım, ben Dr. Seren Korkmaz. Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz, hatta çevremizde uygulayan birçok kişiye rastladığımız bir beslenme biçimi var: Ketojenik beslenme. Televizyonlarda, sosyal medyada, kitaplarda… Nereye baksak karşımıza çıkıyor. Peki, nedir bu ketojenik beslenme ve gerçekten iddia edildiği kadar faydalı mı? Bugün sizlere, tıbbi deneyimim ve bilimsel bilgiler ışığında, bu popüler diyetin temellerini, faydalarını ve nasıl doğru bir şekilde uygulanacağını en sade haliyle anlatacağım.
Hastalarıma sıkça anlattığım gibi, her beslenme yaklaşımı bir hedefe hizmet eder. Ketojenik beslenme de, vücudunuzu glikoz yerine yağ yakmaya yönlendirerek ketozis adı verilen metabolik bir duruma sokmayı amaçlar. Yani, ana yakıt kaynağınız karbonhidratlar yerine yağlar ve bu yağların karaciğerde dönüşmesiyle ortaya çıkan keton cisimcikleri olur. Hadi gelin, bu süreci biraz daha yakından inceleyelim.
Ketojenik Beslenme Nedir ve Nasıl Ortaya Çıktı?
Ketojenik beslenmenin kökenleri aslında oldukça eskiye dayanıyor. 1920’lerde, Johns Hopkins Üniversitesi’nden Dr. Russell Wilder ve ekibi tarafından, özellikle ilaçlara dirençli epilepsi hastalarının nöbetlerini kontrol altına almak amacıyla geliştirildi. O dönemde, düşük karbonhidratlı, yüksek yağlı bir diyetin, beyin için alternatif bir enerji kaynağı olan ketonları üreterek nörolojik belirtileri hafiflettiği fark edildi. Yani ketojenik beslenme, temelde bir tedavi aracı olarak doğdu.
Vücudumuz Ketozise Nasıl Girer?
Peki, vücudumuz bu ‘yağ yakma’ moduna nasıl geçer? Normalde, vücudumuz enerji için karbonhidratlardan gelen glikozu kullanır. Ancak karbonhidrat alımını çok ciddi şekilde kısıtladığımızda (genellikle günlük 20-50 gram civarında tutulduğunda), vücut ana enerji kaynağını değiştirmek zorunda kalır. İşte bu noktada karaciğer devreye girer; yağ asitlerini keton adı verilen moleküllere dönüştürür. Bu ketonlar, beynimiz ve kaslarımız da dahil olmak üzere birçok organımız için harika bir yakıt kaynağı haline gelir. Zamanla, bu beslenme tarzı sadece epilepsi tedavisinde değil, kilo kontrolü, kan şekeri dengesi ve hatta beyin sağlığı üzerindeki potansiyel olumlu etkileri nedeniyle daha geniş kitleler tarafından benimsenmeye başlandı.
Ketojenik Beslenmede Nelerden Uzak Durmalıyız?

Ketojenik beslenmenin temelinde karbonhidratları minimize etmek yattığı için, bazı gıdalar ne yazık ki menümüzden çıkmak zorunda kalıyor. Benim hastalarıma da sıkça belirttiğim gibi, başarılı bir ketojenik diyet için bu yasaklı besinleri çok iyi tanımak gerekir:
- Yüksek Karbonhidratlı Yiyecekler: Beyaz ekmek, pirinç, makarna, patates gibi nişastalı sebzeler ve tüm tahıllar (buğday, arpa, yulaf vb.) yüksek karbonhidrat içerikleri nedeniyle kısıtlanır.
- Şeker ve Tatlandırıcılar: Rafine şeker, mısır şurubu, agave nektarı, bal ve yapay tatlandırıcıların çoğu ketojenik diyette yer almaz. Etiket okuma alışkanlığı kazanmak burada hayati önem taşır.
- Meyveler: Maalesef çoğu meyve yüksek şeker içeriğine sahiptir. Özellikle kuru meyvelerden ve tatlı meyvelerden kaçınılmalıdır. Sınırlı miktarda böğürtlen, çilek gibi düşük şekerli meyveler tercih edilebilir.
- Şeker İçeren İçecekler: Meyve suları, gazlı içecekler, enerji içecekleri gibi şekerli içecekler kesinlikle yasaktır.
- Hazır Gıdalar: Genellikle gizli şekerler ve işlenmiş karbonhidratlarla dolu oldukları için ketojenik diyette uzak durulması gereken gıdalardır.
- Alkol: Karaciğerde keton üretimini durdurabilir ve ketozis sürecini bozabilir. Bu nedenle tüketimi oldukça sınırlıdır veya hiç önerilmez.
Peki, Ketojenik Beslenmenin Faydaları Nelerdir?
Ketojenik beslenme, doğru uygulandığında pek çok potansiyel fayda sağlayabilir. Kendi deneyimlerimden ve bilimsel çalışmalardan yola çıkarak, başlıca faydalarını şöyle sıralayabilirim:
- Etkili Kilo Kaybı: Vücudun yağ yakımına yönelmesi ve insülin seviyelerinin dengelenmesi, birçok kişi için sürdürülebilir bir kilo kaybı sağlar. Ayrıca ketonların iştahı baskılayıcı etkisi de gözlemlenebilir.
- Kan Şekeri Düzeylerinin Kontrolü: Karbonhidrat alımının azalması, kan şekerinde ani yükselişleri önler ve insülin direncini iyileştirmeye yardımcı olabilir. Bu özellik, özellikle Tip 2 diyabet yönetimi açısından oldukça değerlidir.
- Gelişmiş Beyin Fonksiyonları ve Odaklanma: Ketonlar, beyin için glikozdan daha verimli bir yakıt kaynağı olabilir. Bu durum, zihinsel berraklık, artan odaklanma ve enerji seviyelerinde iyileşme gibi faydalar sağlayabilir. Epilepsi tedavisindeki kökeni de bu etkiye dayanır.
“Dr. Seren Korkmaz’dan Ketojenik Beslenme Rehberi: Sağlıklı Yağlarla Enerjinizi Keşfedin” gibi diğer içeriklerimiz için sağlık yazılarımıza göz atabilirsiniz.
Dr. Seren’den Sağlık İpuçları: Ketojenik Diyeti Başarıyla Uygulamak İçin
Eğer ketojenik beslenmeyi hayatınıza dahil etmeyi düşünüyorsanız, işte size benim pratik ve uygulanabilir üç tavsiyem:
- Hidrasyon ve Elektrolitlere Dikkat Edin: Ketojenik diyete başlarken vücut, glikojen depolarıyla birlikte su ve önemli elektrolitleri (sodyum, potasyum, magnezyum) kaybeder. Bu durum, ‘keto gribi’ olarak bilinen halsizlik, baş ağrısı gibi belirtilere yol açabilir. Bu nedenle bol su içmeye, tuz tüketiminizi hafifçe artırmaya ve gerekirse doktorunuza danışarak elektrolit takviyesi kullanmaya özen gösterin.
- Etiket Okuma Alışkanlığı Edinin: Hazır gıdalarda ve paketli ürünlerde gizli karbonhidratlar ve şekerler çok yaygındır. Aldığınız her ürünün etiketini dikkatlice okumak, farkında olmadan ketozisten çıkmanızı engellemenin anahtarıdır. İçerik listesinde ‘şeker’, ‘mısır şurubu’, ‘maltodekstrin’ gibi kelimeleri gördüğünüzde temkinli olun.
- Sağlıklı Yağ Kaynaklarına Odaklanın: Ketojenik beslenmede yağlar ana enerji kaynağınız olacağı için, doğru yağları seçmek çok önemlidir. Zeytinyağı, avokado, hindistancevizi yağı, tereyağı, balık yağı gibi kaliteli ve sağlıklı yağ kaynaklarını tercih edin. İşlenmiş ve trans yağlardan kesinlikle uzak durun.
Sevgili okuyucularım, ketojenik beslenme, doğru uygulandığında ve kişinin ihtiyaçlarına uygun olduğunda oldukça etkili bir araç olabilir. Ancak her zaman söylediğim gibi, her bireyin metabolizması ve sağlık durumu farklıdır. Bu nedenle, ketojenik bir diyet uygulamadan önce mutlaka bir sağlık uzmanına, bir hekime veya beslenme uzmanına danışmanız büyük önem taşır. Kendi başınıza yapacağınız uygulamalar beklenmedik sağlık sorunlarına yol açabilir. Unutmayın, en sağlıklı beslenme şekli, size özel olandır.
Sağlıkla kalın, bilime güvenin!
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:
Akdeniz Tipi Beslenme: Kalbiniz ve Ruhunuz İçin Bir Yaşam Felsefesi
Uyku Apnesi ve Beslenme İlişkisi: Sağlıklı Bir Uyku İçin Tabağınızda Ne Olmalı?
