Merhaba sevgili gezi tutkunları! Bugün rotamızı Filipinler’in kuzeyine, adeta zamanın durduğu, mistik hikayelerle dolu bir kasabaya çeviriyoruz: Sagada! Bana inanın, burası hayatınızda görebileceğiniz en özgün yerlerden biri. Asılı tabutların gizemli atmosferiyle, kültürel keşiflerin en derinlerine inmeye hazır mısınız?
Filipinler Sagada, başkent Manila’dan yaklaşık 12 saat süren meşakkatli ama bir o kadar da manzaralı bir otobüs yolculuğunun ardından ulaşabileceğiniz, bulutlara komşu bir cennet. Burayı bu kadar özel yapan ne mi? Yüksek kayalıklara asılı duran, yüzyıllık sırları fısıldayan tabutları!
Sagada’ya Ulaşım: Macera Dolu Yollar Bekliyor!
Sagada’ya ulaşmak başlı başına bir macera. Genellikle Banaue pirinç terasları gezisinden sonra buraya geçiş yapılıyor. Banaue’ye zaten uzun ve dolambaçlı yollardan ulaştığımızı önceki yazımda anlatmıştım. Bizim gibi kısıtlı zamanı olanlar için Banaue’den Sagada’ya günübirlik, rehberli bir tur organize edilebilir.
Eğer benim gibi yolda olmaktan keyif alanlardansanız, Banaue’den yerel toplu taşıma araçları olan jeepneylerle de gelebilir, hatta bu sevimli kasabada birkaç gece konaklayarak ruhunuza iyi bakabilirsiniz. Biz Filipinler’in güneyindeki adalar turumuz nedeniyle Banaue’de kalıp Sagada’ya sadece bir gün ayırabildik. Sabah 08.30’da turumuzla yola çıktık.
Banaue’den sadece 80 km uzaklıkta olmasına rağmen, dar ve bol virajlı yollar yüzünden yolculuğumuz yaklaşık iki saat sürdü. Ancak bu yolculuk, etrafı saran yemyeşil vadiler, pirinç tarlaları ve dağlardan akan şelalelerle tam bir görsel şölendi. Gözlerim yeşilin her tonuna doydu, adeta Karadeniz’i anımsatan bir iklim ve coğrafya karşıladı bizi; sadece teraslı pirinç tarlaları farklı bir hava katıyordu. Hava, Filipinler’in diğer bölgelerine göre oldukça serindi ve değişkendi; güneşle başlayıp yağmurla devam eden yolculuğumuz, Sagada’ya vardığımızda tekrar güneşli bir havayla sona erdi.
Igorot Kabilesiyle Tanışma: Kültürel Bir Selamlaşma
Yol üzerinde, Igorot kabilesi üyeleriyle tanışma fırsatımız oldu. Renkli yerel kıyafetleriyle, manzaralı bir tepede bizi karşılayan kadınlarla fotoğraf çektirdik. Igorotlar, Luzon bölgesinin kuzeyinde yaşayan Austronesian kökenli kabilelerdir ve adları ‘dağdan gelen’ anlamına gelir. Asıl Banaue’de yaşayan grup ise Ifugao’lardır, ki yolculuğumuz boyunca onların yaşam biçimlerine de şahit olduk.
İkinci durağımızda ise, yarı çıplak, elinde kalkanı ve silahıyla bize poz veren güler yüzlü bir kabile savaşçısı karşıladı bizi. Turistlerle fotoğraf çektirmek için özel olarak hazırlanmıştı. En ilginç anlardan biri de, fotoğraf sonrası kullandığımız lavabonun ücretini bu ‘savaşçıya’ ödememiz oldu!
Sagada’nın Ruhani Kalbi: Asılı Tabutlar ve Antik Ritüeller
Sagada’ya girişimizde, turizm ofisine kayıt yaptırıp kasaba giriş ücretimizi ödedikten sonra, bize verilen broşürler kasabada yapabileceğimiz her şeyi özetliyordu. Ama beni buraya çeken asıl şey elbette ki o meşhur asılı tabutlardı.
Yemyeşil bir vadi olan Eco Vadisi’ne doğru, doğal basamaklardan inerek tabutların asılı olduğu kayalıklara ulaştık. Bu manzara karşısında adeta nefesim kesildi! Yüksek kayalıklara özenle asılmış tahta tabutlar, yüzlerce yıllık bir geleneğin sessiz tanıkları gibi duruyordu. Rehberimizden öğrendiğime göre, bu kayalıklara defnedilebilmek için evlenmiş ve torun sahibi olmak gerekiyormuş.
Dikkatimi çeken bir diğer detay ise tabutların boyutuydu. Eskiden asılanlar daha küçükken, sonraki dönemlerde asılanlar insan boyundaydı. Bunun nedeni ise Sagada halkının cenin pozisyonunda en rahat olunduğuna dair inancıydı. Ölenler bu pozisyonda defnedildiği için tabutlar da küçük yapılıyordu. Ancak 1902’de ülkeye gelen Amerikalı misyonerler, ölülerin uyur gibi uzatıldığında daha rahat edeceğine inandırınca, tabutların boyutları da büyümeye başlamış.
Bazı tabutların üzerinde asılı sandalyeler görmek de oldukça ürkütücü ve bir o kadar da ilginçti. Ölen kişi son günlerinde sandalyeye oturtulur, ailesi ve yakınları onunla vedalaşırmış. Bu sandalyeler de tabutun yanına asılarak geleneğin bir parçası haline gelirmiş. Asılı tabutlar geleneği aslında 2010 yılında sona ermiş olsa da, rehberimizin söylediğine göre eğer çok isterseniz ve büyük bir bedel öderseniz (yaklaşık 21 domuz kesimi!), hala tabutunuzun asılması mümkünmüş!
Mağaraların Gizemli Dünyası: Sagada’nın Yeraltı Keşifleri
Sagada mağaraları, özellikle Sumaguing ve Lumiang, burada yapabileceğiniz en popüler aktivitelerden. Mağara içinde üç aşamalı, yer yer zorlu ve son aşaması sular içinde bir yürüyüş sizi bekliyor. Bizim Türkiye’de birçok mağarayı zaten gezmiş olmamız ve zaman kısıtımız nedeniyle, mağara içi uzun yürüyüşü turumuza dahil etmedik. Sadece belirli bir noktaya kadar yürüyüp geri döndük. İlerleyen kısımların kaygan, çamurlu ve sadece gaz lambasıyla gidilebildiğini öğrendik.
Asılı tabutlar ve mağaralar dışında, Eco Vadisi’ne giderken yol üzerinde St. Mary Kilisesi‘ni de göreceksiniz. Geçen yüzyılda Amerikan Anglikan misyonerler tarafından yapılan bu kilise, Sagada halkının Hristiyanlık ile Pagan geleneklerini bir arada yaşattığının bir göstergesi. Sagada, yemyeşil ve sevimli bir kasaba; bakımsız evlerin yanında modern ve bakımlı evler de gözünüze çarpacaktır. Dinlenmek ve doğayla iç içe olmak için ideal bir yer.
Öğle yemeği için bir lokanta aradığımızda, hem rehberimiz hem de yerel halk bize özellikle bir restoran ismi verdi. Oraya gittiğimizde kalabalık ve sıradaki insanları görünce, zamanımız kısıtlı olduğu için beklemek istemedik. Ancak Uzak Doğu’da yoğurt ürünleri bulmak oldukça şaşırtıcıydı ve buranın özellikle yoğurduyla ünlü olduğu söyleniyordu. Eğer yolunuz düşerse, buranın özel lezzetlerini denemeyi unutmayın.
Ceren’den Sagada Gezi İpuçları
- Zamanı İyi Değerlendirin: Benim gibi günübirlik gelmek yerine, Sagada geziniz için en az 2-3 gün ayırmanızı şiddetle tavsiye ederim. Böylece doğa yürüyüşleri, mağara keşifleri, rafting ve kano gibi macera turizmi aktivitelerine daha fazla zaman ayırabilirsiniz. Burası gerçek bir doğa sporları cenneti!
- Rehber Şart: Asılı tabutları görmek ve mağara turlarına katılmak için kesinlikle yerel bir rehberle çalışmalısınız. Hem güvenliğiniz hem de Sagada’nın zengin kültürü ve hikayeleri hakkında bilgi edinmek için çok önemli.
- Katmanlı Giyinin: Sagada, Filipinler’in diğer bölgelerine göre daha serin ve havası değişkendir. Gün içinde bile güneş açıp yağmur yağabiliyor. Bu yüzden yanınıza kat kat giysiler alarak her türlü hava koşuluna hazırlıklı olun.
- Yerel Lezzetleri Deneyin: Özellikle yoğurduyla ünlü olan yerel restoranları keşfedin. Uzak Doğu’da bu kadar lezzetli yoğurt bulmak gerçekten nadir bir deneyim.
Dönüş yolunda, Banaue pirinç teraslarına bakan bir kafede verdiğimiz mola, bu maceranın adeta son noktasıydı. Sagada’nın sadece asılı tabutlarıyla değil, yemyeşil doğası, mistik kültürü ve samimi insanlarıyla da aklıma kazındığını fark ettim. Bu kadar yolu kat ettikten sonra, kasabada bir gece konaklayıp doğada uzun yürüyüşler yapmak, bence gerçek bir Filipinler gezi rehberi deneyimi sunar.
Peki siz daha önce Filipinler Sagada‘yı ziyaret ettiniz mi? Asılı tabutların gizemi sizi de etkiledi mi? Yorumlarınızı bekliyorum! Belki de bir sonraki maceranız buraya olur, kim bilir?
