1. Anasayfa
  2. Keşfet

Heybeliada Gezi Rehberi: İstanbul’un En Yeşil Prens Adası’nda Bir Gün

Heybeliada Gezi Rehberi: İstanbul’un En Yeşil Prens Adası’nda Bir Gün
Heybeliada Gezi Rehberi: İstanbul'un En Yeşil Prens Adası'nda Bir Gün
0

İstanbul’un telaşından kaçıp huzura demir atmak istediğinizde aklınıza ilk gelen yerlerden biri Adalar olur, değil mi? İşte o eşsiz Prens Adaları arasında, yemyeşil doğası ve dingin atmosferiyle parlayan bir inci var: Heybeliada! Ben Ceren Gezgin, bugün sizi bu eşsiz adada unutulmaz bir yolculuğa çıkarmak için buradayım. Hazır olun, çünkü Heybeliada Gezi Rehberi‘mizle kendinizi o an orada hissedeceksiniz!

Ceren Gezgin Heybeliada Gezisi
Ceren Gezgin Heybeliada Gezisi

Heybeliada, İstanbul’un yanı başında, Marmara’nın serin sularında yükselen, adını denize bırakılmış bir heybeye benzeyen şeklinden alan büyülü bir yer. Bizans döneminde prenslerin sürgün adası olarak anılan bu yer, Büyükada’dan sonraki en büyük ve tartışmasız en yeşil ada. Yılın her dönemi kendine has bir güzelliği olsa da, ben sonbaharın sarı-kızıl tonlarına büründüğü bir Kasım günü, adayı adım adım keşfetmeye çıktım.

Heybeliada’ya Ulaşım: Denizin Mavisinden Yeşile Bir Yolculuk

İstanbul Adaları arasında en kolay ulaşılabilir olanlardan biri Heybeliada. Vapur yolculuğu bile başlı başına bir keyif! İstanbul’un birçok iskelesinden (Bostancı, Kartal, Kadıköy, Kabataş, Beşiktaş, Eminönü) kalkan Şehir Hatları ve Mavi Marmara vapurları ile adaya ulaşmak çok pratik. Ben Bostancı’dan bindiğim vapurla yaklaşık yarım saatte kendimi adanın huzurlu atmosferinde buldum.

Adanın kendine has bir diğer güzelliği ise motorlu taşıt trafiğinin olmaması. Bu da demek oluyor ki, Heybeliada‘da ulaşım için ya bisiklet kiralamak ya da benim gibi bol bol yürümek en iyi seçenekler. Son yıllarda faytonların yerini elektrikli toplu taşıma araçları ve ada taksileri alsa da, adanın ruhunu gerçekten hissetmek için yürümek paha biçilemez bir deneyim. Unutmayın, ada dört tepeden oluşsa da yokuşlar çok yorucu değil, her köşede ayrı bir güzellik sizi bekliyor.

Heybeliada’da Gezilecek Yerler: Tarih, Doğa ve Huzur Dolu Rotalar

Heybeliada'da Gezilecek Yerler: Tarih, Doğa ve Huzur Dolu Rotalar
Heybeliada’da Gezilecek Yerler: Tarih, Doğa ve Huzur Dolu Rotalar

İskelede inince, beni karşılayan dinginliğe kapılıp gitmeden önce, tüm adayı yürüyerek keşfetme planımı uygulamak için kolları sıvadım. Hedefim tam 11 kilometrelik bir ada turu atmaktı ve kızılçam ormanlarının kokusu eşliğinde bu yolculuk hiç de yorucu olmadı. İşte benim rotamdan çıkan, Heybeliada’da gezilecek yerler:

Adanın Kalbindeki Tarihi Dokunuşlar

Vapurdan iner inmez sağ sahildeki çay bahçelerini geride bırakarak, solumda bembeyaz ihtişamıyla beni selamlayan Deniz Lisesi ile adanın tarihine ilk adımı attım. Osmanlı’dan günümüze uzanan bu köklü eğitim yuvası, ne yazık ki bugün sessiz ve mahzun duruyor. Bir zamanlar denizcilerin yetiştiği bu duvarlar, şimdilerde sadece anıları fısıldıyor.

Adanın merkezine doğru ilerlerken, kırmızı tuğlalı Aya Nikola Kilisesi dikkatimi çekti. 1857 yılında, daha eski bir Bizans kilisesinin kalıntıları üzerine inşa edilen bu yapı, denizcilerin koruyucusu Aziz Nikola’ya adanmış. Kapalı olduğu için içine giremesem de dışından bile etkileyici bir duruşu vardı.

Merakla beklediğim an gelmişti: Heybeliada Ruhban Okulu’na doğru tırmanışa başladım. Ahmet Bey’in (Deniz Cafe sahibi, adanın yerlisi bir denizci) tavsiyesiyle, sahile paralel sokaklardan geçerek, eski ve yeni evlerin arasında, bazen bakımsız bazen restore edilmiş yapıların şahitliğinde ilerledim. Eski Rum Okulu’nun terk edilmiş taş binası da yolumun üzerindeydi.

Ve işte, adanın simgesi, Ümit Tepesi’nin zirvesinde yer alan o görkemli yapı: Heybeliada Ruhban Okulu! 600 metrelik, dik olmayan, ama yemyeşil bir orman yolundan geçerek buraya ulaşmak başlı başına bir deneyim. 1844 yılında açılan bu okul, Ortodoks alemi için büyük bir öneme sahip. Kapısından girdiğimde beni karşılayan bembeyaz mermer sütunlar ve içindeki Ayia Triada Kilisesi, adeta tarihin sayfalarından fırlamış gibiydi. Okulun bahçesi, tematik düzenlemeleri ve İstanbul siluetinden Büyükada manzarasına kadar sunduğu eşsiz panoramasıyla büyüleyiciydi.

Doğanın Kucağında Huzur ve Keşifler

Ruhban Okulu‘ndan sonraki durağım İsmet İnönü Müze Evi oldu. Yokuş aşağı inerken, yarısı restore edilmiş, yarısı bakımsız kalmış ilginç bir konağın önünden geçtim. Görevli memurdan öğrendiğime göre bu, mirasçılar arasındaki farklı yaklaşımların bir yansımasıydı; adeta evin kendisi, geçmişle bugünü aynı anda yansıtıyordu.

İsmet İnönü Müze Evi ise adanın en bakımlı ve anlamlı yapılarından biri. İsmet İnönü’nün ailesiyle birlikte yaşadığı, hatta Atatürk tarafından hediye edilen eşyaların sergilendiği bu ev, Kurtuluş Savaşı’mızın önemli komutanlarından birinin sade ve doğal yaşam anlayışını gözler önüne seriyor. Pazartesi dışında her gün 10.00-18.00 arası ücretsiz gezilebilen bu evi mutlaka görmenizi tavsiye ederim.

Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nin kapalı ve bakımsız olduğunu öğrenince, adanın uzun turuna devam etmek üzere Refah Şehitleri Caddesi’nden yürüyüşe koyuldum. Kısa süre sonra yerleşim yerleri bitti, yerini sakin kızılçam ormanlarının içindeki yürüyüş yollarına bıraktı. Bu yol boyunca piknik alanları ve yazın serinlemek için ideal Heybeliada plajları ile karşılaştım.

Orman içi yürüyüşümde karşıma çıkan Terk-i Dünya Manastırı tabelasını takip ederek yoldan saptım. Bir tepenin üzerinde, Çam Limanı Koyu ve İstanbul manzaralı, kırmızı boyalı tek katlı bir ev görüntüsündeydi. İnzivaya çekilmek isteyen keşişlerin tercihi olan bu yer, o huzur dolu manzarasıyla adeta dünyadan uzaklaşmak için ideal bir noktaydı. Yakınındaki Çam Limanı Koyu ise yazın denize girmek için harika bir seçenek.

Çam Limanı Koyu‘nun diğer tepesinde ise Heybeliada Sanatoryumu’nun hüzünlü kalıntıları yükseliyordu. Atatürk tarafından 1924’te Türkiye’nin ilk verem hastanesi olarak kurulan bu yer, bir zamanlar hastalarına şifa dağıtmış. Ne yazık ki, bugün terk edilmiş, binaları harabeye dönmek üzere olsa da, sunduğu doyumsuz manzara hala nefes kesiciydi.

“Heybeliada Gezi Rehberi: İstanbul’un En Yeşil Prens Adası’nda Bir Gün” gibi diğer içeriklerimiz için keşfet kategorisinde bulunan içeriklerimize göz atabilirsiniz.

Ceren’den Gezi İpuçları

  1. Zamanlama Her Şeydir: Eğer benim gibi kalabalıktan hoşlanmıyor ve adayı dingin bir şekilde keşfetmek istiyorsanız, sonbahar aylarında ve hafta içi ziyaret etmeyi tercih edin. Adanın sarı-kızıl tonları ve sessizliği bambaşka bir atmosfer sunuyor.
  2. Ayaklarınız Sizinle Konuşsun: Adanın dokusunu en iyi hissetmenin yolu yürümek veya bisiklet kiralamak! Elektrikli araçlar yerine adanın patikalarını ve sokaklarını adımlamak, size gerçek bir ada deneyimi yaşatacaktır. Şarjınız bitse de adada sürekli keyfiniz artacaktır!
  3. Hazırlıklı Olun: Özellikle benim gibi tam bir ada turu yapacaksanız, yanınıza mutlaka su ve atıştırmalık bir şeyler alın. Adada yeme içme seçenekleri olsa da, ormanın içinde veya muhteşem bir manzara karşısında kendi pikniğinizi yapmak paha biçilmez. Akşam yemeği için ise iskele çevresindeki deniz ürünleri restoranlarını deneyebilirsiniz.

Güneş batarken, İstanbul’a dönmek üzere vapuruma bindiğimde, içimde hem tarifsiz bir huzur hem de küçük bir burukluk vardı. Heybeliada, tarihi dokusu, eşsiz doğası ve dingin atmosferiyle gerçekten ruhuma dokundu. Ancak Deniz Lisesi’nin sessizliği, Ruhban Okulu’nun ziyaret edilebilir ancak tam anlamıyla hizmet verememesi, Hüseyin Rahmi Gürpınar Köşkü’nün ve Sanatoryum’un bakımsız hali, adanın potansiyelinin tam olarak değerlendirilemediğini gösteriyor. Bu özel ada, şüphesiz çok daha fazlasını hak ediyor.

Sevgili okuyucularım, umarım Heybeliada Gezi Rehberi‘miz size ilham vermiştir. Eğer siz de bu eşsiz adanın tadını çıkarmak, tarihin ve doğanın kucağında huzur bulmak isterseniz, hiç düşünmeden yola çıkın. Peki, sizin Heybeliada’da favori köşeniz neresi oldu ya da hangi anınızı paylaşmak istersiniz? Yorumlarda buluşalım!

İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:

Büyükada Gezi Rehberi: İstanbul’un Kalbinde Prens Adaları’nın Tacı!

Samos Adası Gezi Rehberi: Ege’nin Turkuaz İncisi Sizi Bekliyor!

Aydınoğulları’ndan UNESCO Yolculuğu: Birgi’nin Gizemli Tarihi ve Doğası

Merhaba! Ben Ceren Gezgin, dünyayı gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seven biriyim.Soy adım gibi gerçekten gezginim. Çocukluğumdan beri gezmeyi ve keşfetmeyi çok seviyorum. İlk kez 18 yaşında yurt dışına çıktım ve o günden beri farklı ülkeleri gezmeye devam ediyorum.Gezdiğim yerler arasında Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika'dan ülkeler var. Gezdiğim yerleri ziyaret ederken sadece turistik yerleri değil, yerel hayatı da deneyimlemeye çalışıyorum. Yerel halkla tanışıyor, onların kültürlerini ve yaşam tarzlarını öğreniyorum.Gezilerimi ve deneyimlerimi fiyatinedir.net sitesinde paylaşıyorum. Sitede ülke rehberi, şehir rehberi, gezilecek yerler, konaklama, ulaşım ve yeme-içme gibi konularda bilgiler bulabilirsiniz.Dünyayı benimle tanımanızı çok isterim. Farklı kültürleri, farklı yaşam tarzlarını ve farklı güzellikleri keşfetmenize yardımcı olmak istiyorum.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir