Merhaba sevgili gezginler! Bugüne kadar Türkiye’nin birçok köşesini dolaştım, sayısız tekne gezisine katıldım ama size içtenlikle söylemeliyim ki, Kekova Tekne Turu bambaşka bir seviyede! Antalya ve Kaş arasında uzanan o büyüleyici Akdeniz rotasının kalbinde yer alan bu tur, adeta denizin altındaki bir tarihe ve cennetten bir köşeye ışınlıyor sizi. İster tarih meraklısı olun, ister sadece mavinin ve yeşilin tadını çıkarmak isteyin, Kekova kesinlikle listenizin en başına eklemeniz gereken bir durak.
Kekova, adını denizin altında yatan batık şehirden, günümüze uzanan iki şirin köyünden ve masmavi, korunaklı koylarından alıyor. Hazırsanız, bu eşsiz coğrafyayı birlikte keşfetmeye başlayalım!
Kekova Tekne Turu Rotasına Nereden Başlamalıyım?

Kekova tekne turunuza başlamak için birkaç farklı seçeneğiniz var ve her birinin kendine özgü bir güzelliği bulunuyor. Bizim gibi hem karayı hem denizi doyasıya yaşamak isteyenler için bu seçenekleri değerlendirmek önemli:
- Kaş’tan Başlamak: Eğer Kaş’ta konaklıyorsanız, teknelerle yaklaşık 1 saat 20 dakikalık keyifli bir yolculukla doğrudan Batık Şehir’e ulaşabilirsiniz. Denizi sevenler için bu, harika bir tercih. Özellikle Kaş tekne turu deneyimi arayanlar için Kaptan Ergun’un teknelerini gönül rahatlığıyla önerebilirim. Müziksiz, sakin bir atmosferde lezzetli yemekler eşliğinde rehberlik hizmeti sunuyorlar.
- Üçağız Köyü’nden Başlamak: Kaş’a 33 km uzaklıktaki şirin Üçağız Köyü’ne özel aracınızla veya dolmuşlarla ulaşarak oradan tekneye binebilirsiniz. Daha kısa bir deniz yolculuğu tercih edenler için ideal bir nokta.
- Demre Çayağzı’ndan Başlamak: Bizim tercihimiz buydu! Çünkü Demre’de sadece tekne turu yapmakla kalmayıp, meşhur Aziz Nicholas Kilisesi ve Likya Uygarlıkları Müzesi’ni de aynı gün içinde gezmek istiyorduk. Çayağzı İskelesi’nden 12 kişiden 100 kişiliğe kadar farklı büyüklükte tekneler kiralanabiliyor. Biz Kaptan İlyas Yıldırım’ın teknesini öğleden sonrası için kiraladık ve yarım günde tüm güzellikleri görme fırsatı bulduk.
Tarihin İzinde Kekova: Batık Şehir ve Masalsı Köyler
Demre‘de sabah Likya Uygarlıkları Müzesi’nin ve Noel Baba olarak da bilinen St. Nicholas Kilisesi’nin mistik atmosferine daldıktan sonra, Kaptan İlyas ile Kekova’nın derinliklerine doğru yola çıktık. İşte durduğumuz ve hayranlıkla izlediğimiz yerler:
Kekova Adası ve Batık Şehir’in Gizemi
Gezimizin en etkileyici duraklarından biri şüphesiz Kekova Adası ve meşhur Batık Şehir (Dolichiste) oldu. Teknemiz, bir zamanlar M.Ö. 4. yüzyıla kadar uzanan Likya Uygarlığı‘nın parlayan yerleşim yeri olan bu antik kentin sular altında kalıntıları üzerinde ağır ağır ilerlerken nefesimi tuttum. M.S. 2. yüzyıldaki depremle sulara gömülen şehrin duvarlarını, merdivenlerini ve temellerini denizin berrak sularının altından görmek inanılmaz bir histi. Burada kıyıya çıkmak veya dalmak yasak; bu eşsiz mirası korumak hepimizin görevi. Ama merak etmeyin, tekneden fotoğraf çekmek için bolca vaktiniz oluyor!
Kaleköy (Simena): Denizin İçindeki Lahit ve Zirvedeki Kale
Batık Şehir’in hemen karşısında, adeta bir kartpostaldan fırlamış gibi duran Kaleköy (antik adıyla Simena) bizi selamladı. Buraya sadece tekneyle ulaşım mümkün, bu da ona ayrı bir hava katıyor. Köyün kıyısına yanaştığımızda ilk dikkatimi çeken şey, denizin içinde tüm ihtişamıyla duran o meşhur lahit oldu. Dayanamayıp kendimi serin sulara bıraktım ve yüzerek o tarihi lahite dokundum. Bu, kelimelerle anlatılamaz bir deneyimdi!
Köyün taş evleri, pansiyonları ve küçük kafeleri arasında dolaşırken sanki zaman tünelinde yolculuk ediyorsunuz. Daracık sokaklardan geçerek, tepedeki haşmetli Orta Çağ kalesine doğru tırmandık. Kalenin giriş ücreti Müze Kart’ınız yoksa 10 TL. İçerideki camiye çevrilmiş kilise ve denize nazır küçük amfitiyatro, tarihin katmanlarını gözler önüne seriyor. Kaleden kuşbakışı Kekova’nın maviliğine, batık şehre ve Üçağız’a bakmak ise tek kelimeyle doyumsuzdu!
Üçağız (Theimussa): Sakin Bir Balıkçı Köyü
Kekova bölgesindeki diğer yerleşim yeri ise huzurlu Üçağız Köyü (Theimussa). Burası, antik kalıntıları, lahitleri ve kaya mezarlarıyla dolu, sakin bir balıkçı köyü. Kaleköy’ün aksine karayoluyla ulaşım mümkün ve birçok tekne turunun da başlangıç noktası. Eğer sakin bir tatil arıyorsanız, buradaki pansiyonları ve yöresel balık lokantalarını keşfetmeye bayılacaksınız. Ne yazık ki, bizim zamanımız kısıtlı olduğu için bu şirin köyü detaylı gezmeye fırsat bulamadık ama bir dahaki sefere mutlaka daha fazla vakit ayıracağım!
Kekova’nın Serin Suları ve Gizli Koyları
Kekova tekne gezisi, sadece tarih ve kültürle sınırlı değil, aynı zamanda Akdeniz’in en berrak sularında yüzme keyfi de sunuyor. İşte kalbimi çalan bazı koylar:
- Akvaryum Koyu: Adı gibi kristal berraklığında sularıyla yüzmek için harika bir yer.
- Tersane Koyu: Batık Şehir’e yakın tekne demirlemesine izin verilen tek koy. Burada karaya çıkıp tarihi kalıntıları yakından görebilirsiniz.
- Gökkaya Koyu: Doğal korunaklı yapısıyla gece teknelerin demirlediği, ay ışığında ayrı bir güzelliğe bürünen bir koy.
- Hamidiye Koyu: Balkan Savaşı sırasında Hamidiye Gemisi’nin onarıldığı bu koy, adını kahraman gemiden almış.
- Burç Koyu: Sıcak ve soğuk suyun buluştuğu ilginç bir karışıma sahip.
- Esmeralda Koyu: Yüzme molaları için sıkça tercih edilen, yemyeşil doğayla iç içe bir başka güzel koy.
- Korsan Mağarası: Küçük teknelerle içine girilebilen, gizemli bir mağara.
“Kekova Tekne Turu: Batık Şehir ve Masalsı Koylara Unutulmaz Bir Yolculuk!” gibi diğer içeriklerimiz için keşfet kategorisinde bulunan içeriklerimize göz atabilirsiniz.
Ceren’den Gezi İpuçları: Kekova Maceranızı Planlarken
- Zamanlamanızı İyi Ayarlayın: Eğer bizim gibi Demre’den başlayıp hem müzeleri hem de tekne turunu birleştirecekseniz, sabah erken saatlerde müze ve kiliseyi gezip öğleden sonraki saatleri tekne turuna ayırmanız en ideal plan olacaktır.
- Tekne Seçiminize Dikkat: Kalabalık ve müzikli tekneleri mi yoksa daha sakin ve kişisel bir deneyimi mi tercih edersiniz? Kaptan Ergun gibi yerel ve deneyimli rehberlerle, size özel rotalar çizen küçük teknelerle anlaşmak, Kekova’yı daha derinden hissetmenizi sağlayabilir. Yeme-içme tercihinizi de önceden belirtmeyi unutmayın!
- Kaleköy’e Bol Zaman Ayırın: Kaleköy’ün dar sokaklarında kaybolmak, o denizin içindeki lahite dokunmak ve kaleden muhteşem manzarayı seyretmek için en az 1-1.5 saat ayırmanızı öneririm. Pişman olmayacaksınız!
- Yanınıza Alacaklarınız: Güneş kremi, şapka, gözlük, mayo ve elbette bol bol fotoğraf çekmek için şarjı dolu bir kamera veya telefon olmazsa olmazlarınız arasında. Berrak sularda yüzerken denizin altını görmek için bir deniz gözlüğü de harika olacaktır.
Doğası, iklimi, tarihi ve deniziyle bambaşka bir dünya sunan Kekova, ülkemin en değerli hazinelerinden biri. Bir kıyısında batık şehir, diğer kıyısında yaşayan tarih ve birbirinden güzel koylarla Kekova gezisi, hayatınız boyunca unutamayacağınız anılarla dolu bir serüven vaat ediyor.
Bu eşsiz deneyimi mutlaka siz de yaşayın! Peki, sizin Kekova hayalleriniz neler? Bu gezinizden sonraki yorumlarınızı ve deneyimlerinizi merakla bekliyorum. Belki de bir sonraki maceramızda karşılaşırız!
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:
Kazablanka Gezi Rehberi: Film Karelerinden Gerçeklere Bir Fas Masalı!
Otobüsle Balkanlar Turu: Benimle Tarihin ve Doğanın Kucağında Bir Gezi Macerası!
Gelibolu Yarımadası: Tarihin Kalbinde Unutulmaz Bir Gezi Rotası
