Merhaba sevgili gezginler! Ben Ceren Gezgin, bu kez rotamı Orta Asya‘nın büyüleyici coğrafyasına, adeta bir inci gibi parlayan Taşkent‘e çevirdim. Özbekistan‘ın kalbi olan bu şehir, binlerce yıllık İpek Yolu mirasını, modern yaşamla harmanlayarak sunuyor. Hazırsanız, benimle birlikte Taşkent‘in sokaklarında, çarşılarında ve müzelerinde unutulmaz bir kültürel keşif yolculuğuna çıkmaya ne dersiniz?
Taşkent’e Ulaşım ve İlk Adımlar: Beklenmedik Bir Karşılama
Türkiye’den Taşkent‘e ulaşım, Türk Hava Yolları ve Uzbekistan Airways’in direkt uçuşları sayesinde oldukça rahat. Yaklaşık 4,5 saat süren keyifli bir yolculuğun ardından, "Özbekistan’a Hoş Geldiniz" yazısıyla karşılandım. Taşkent Havaalanı‘nın şehir merkezine sadece 8 km uzaklıkta olması, taksiyle kısa sürede otelinize ulaşmanız anlamına geliyor, ki bu da yorgun bir yolcuyu fazlasıyla mutlu eden bir detay.
Şehre adımımı atar atmaz dikkatimi çeken ilk şey, Taşkent‘in ne kadar yeşil ve düzenli olduğuydu. Geniş caddeleri, bakımlı parkları ve Sovyet mimarisinin etkilerini taşıyan estetik binalarıyla, bu modern başkent beni hemen sardı. Özellikle 1966 depreminin ardından yeniden inşa edilen bölgeler, şehrin planlı ve ferah yapısının en güzel örneklerinden.
Amir Timur’un Gölgesinde: Tarihin Kalbine Yolculuk
Taşkent gezi rehberimin ilk durağı, hiç şüphesiz Amir Timur Meydanı ve Müzesi oldu. Eğer Amir Timur‘un kim olduğunu merak ediyorsanız, Türk tarihinden tanıdığımız Aksak Timur‘dan başkası değil. 1402’deki Ankara Savaşı’nı kazanan o efsanevi komutanın adını taşıyan bu meydan, heybetli atlı heykeliyle şehrin merkezinde yükseliyor.
Meydanı çevreleyen yapılar da ayrı bir güzellik katıyor: Ünlü Özbekistan Oteli, göz alıcı bir konser salonu ve iki zarif saat kulesi… Hemen yanındaki Amir Timur Müzesi ise, ülkenin bağımsızlığını kazandıktan sonra, 1996’da Başkan İslam Kerimov tarafından kurulmuş. Müzenin yuvarlak, masmavi kubbesi, Timur’un Semerkant’taki mezarının bulunduğu Gur Emir‘i anımsatıyor ve bu detay bile beni derinden etkiledi.
Müzenin içine adım attığımda adeta bir saraya girmiş gibi hissettim. İki katlı bu görkemli yapı, Amir Timur‘un büyüklüğünü yansıtmak amacıyla oldukça gösterişli tasarlanmış. Duvarlardaki üç bölümden oluşan freskler, Timur’un doğumunu, yaşamını ve zaferlerini anlatıyor. Özellikle ortadaki freskte yer alan güneş ve ay sembolleri, devletin gücünü ve bereketi temsil ediyor; ortada tahtında oturan Amir Timur‘u görmek ise adeta zamanda yolculuk yaptırdı bana. Üst katta ise yabancı sanatçıların yaptığı portre kopyaları, minyatürler, silahlar, madeni paralar ve hatta Fransa Kralı VI. Charles’a gönderdiği diplomatik mektuplar gibi paha biçilmez eserler sergileniyor. Bu detaylar, Timur‘un sadece bir komutan değil, aynı zamanda diplomatik bir deha olduğunu da gösteriyor.
Taşkent’in Can Damarı: Öğrenci Ruhu ve Eğlence
Taşkent, Orta Asya‘nın sanatta, mimaride ve eğitimde de önemli bir merkezi. Amir Timur Meydanı civarında yer alan tarihi ve estetik üniversite binaları, şehrin genç ve dinamik ruhunu yansıtıyor. Binaların çevresindeki yemyeşil parklardan biri olan Kashgar Parkı‘na kendimi attım ve sonbaharın canlı renklerinin tadını çıkardım. Parkın içinde geleneksel bir restorana rastlayınca, ilk Özbek çorbamı içerken, yerel lezzetlere olan merakım iyice arttı.
Bu bölgenin en dikkat çekici yerlerinden biri de kesinlikle Sailgokh Sokağı oldu. İki taraflı yeme içme büfeleri, sayısız pinpon masası ve geceleri rengarenk ışıklarla süslenen bu sokak, öğrencilerin ve gençlerin buluşma noktası. Buraya boşuna Taşkent‘in Broadway’i dememişler! En büyük sürpriz ise, bu canlı sokağı kesen Mustafa Kemal Atatürk Sokağı‘nda asılı duran Türk bayrağını görmek oldu. Bu dostluk köprüsü beni çok duygulandırdı.
Ruhani Bir Keşif: Hast İmam Külliyesi ve Kutsal Emanetler
Taşkent‘teki bir diğer önemli durak, şehrin ruhani kalbi sayılan Hast İmam Külliyesi‘ydi. Taşkent‘in ilk İmamı olan Hazreti İmam’ın (Abu-Bakr Muhammad Kaffal Shassi) türbesi etrafına inşa edilmiş bu kompleks, aynı zamanda bir bilim adamı ve şair olan bu önemli şahsiyetin mirasını yaşatıyor. Külliye içerisinde Barak Khan Medresesi, Tilla Sheikh Camii, Imam al-Bukhari İslam Enstitüsü ve zengin el yazmalarına sahip bir kütüphane bulunuyor.
Bu kütüphane, dünyanın en ünlü el yazması Kur’an’larından biri olan Halife Osman’a atfedilen Kur’an‘a ev sahipliği yapıyor. Semerkant Kur’anı olarak da bilinen bu eserin, Halife Osman’ın suikaste uğradığı sırada okuduğu ve kanının üzerine sıçradığı rivayet ediliyor. Özbekler tarafından dünyadaki en eski el yazması Kur’an olarak kabul edilen bu kutsal emanet, ne yazık ki kütüphanenin kapalı olması nedeniyle göremedim. Bu durumu şahsen bir daha gelmek için bir neden olarak kabul ettim! Yine de külliyenin atmosferi ve tarihi dokusu beni fazlasıyla etkiledi. Hazreti İmam Türbesi‘nin göz alıcı girişi ve Tilla Sheikh Camii’nin dışarıdan görkemli, içeriden ise beyaz ve sade yapısı ruhumu okşadı.
Taşkent‘te ayrıca 2013 yılında açılan, şehrin en yeni ve en büyük camisi olan yeni bir Cuma Camisi de bulunuyor. Tarihi ve dini mekanları keşfederken, Stalin döneminin baskısı ile öldürülen kişilerin anısına yapılmış yeşil bir park ve içindeki cami de düşündürücü bir durak oldu. Ayrıca 819 yılında inşa edilen ve Taşkent‘in en eski, Özbekistan‘ın ise üçüncü büyük camisi olan Khoja Akhrar Vali Cuma Camii‘ni de görmeden geçmedim.
Taşkent’in Kalbi Atıyor: Meydanlar, Pazarlar ve Sanat
Bağımsızlık Meydanı, Taşkent‘in merkezi ve simgesel noktalarından biri. Sovyet döneminde Lenin Meydanı adıyla bilinen bu alan, 1991’de Özbekistan‘ın bağımsızlığını kazanmasıyla ‘Mustakillik Maydoni’ adını almış ve Lenin heykeli yerine kucağında çocuğunu tutan, ana vatanı simgeleyen bir anne heykeli konmuş. Meydan, festivallere ve törenlere ev sahipliği yaparken, etrafındaki modern kamu binalarıyla da şehrin çağdaş yüzünü sergiliyor.
Kültürel keşfime devam ederken, 1927 yılında açılmış olan El Sanatları Müzesi‘ni ziyaret ettim. Burada seramik çalışmaları, el dokuması halılar, mücevherler, ahşap işçiliği ve minyatürler gibi Özbek sanatının özgün örneklerini görmek, beni büyüledi. Her bir eserdeki ince işçilik ve renk armonisi, Özbek halkının sanat ruhunu gözler önüne seriyor.
Ancak Taşkent‘teki en canlı ve otantik deneyimlerimden biri kesinlikle Chorsu Pazarı‘nda (Tarihi Pazar) yaşandı. 100 yıldan fazla geçmişi olan bu pazar, eski Taşkent‘in ticaret yolları üzerinde kurulmuş. Orijinal binası yenilenmiş olsa da, yuvarlak şekli ve çok yüksek mavi tavanı korunmuş. Bu mimari, sıcak ve kuru Orta Asya ikliminde serinlemek için harika bir çözüm! Pazarın girişinde, ülkenin bağımsızlığına vurgu yapan yazılar, Kerimov döneminin ruhunu yansıtıyordu.
Pazarın içine girdiğimde ise adeta bir renk ve koku cümbüşüyle karşılaştım: Taze meyveler, çeşit çeşit kurutulmuş meyveler, rengarenk baharatlar ve envai çeşit kuruyemişler… En güzeli de, burada turist gibi değil, Taşkent halkı ile omuz omuza alışveriş yapmaktı. Pazarın dışında ise yollarda canlı kuşlar ve tavuklar satılıyordu; bu da bana şehrin otantik yaşamına dair ilginç bir kesit sundu.
Yerin Altındaki Sanat Şöleni: Taşkent Metrosu
Taşkent gezimin en dikkat çekici duraklarından biri de hiç şüphesiz Taşkent Metrosu oldu. Dünyanın en özel metrolarından biri olarak kabul edilen bu yeraltı sanat galerisi, her istasyonda Özbekistan tarihine ve kültürüne ait farklı bir konsepti işliyor. Bir istasyonda ülkenin önemli ürünü pamuk motifleri karşılarken beni, bir başkasında ünlü şair Alisher Navoi‘nin şiirlerindeki Leyla ile Mecnun veya Ferhat ile Şirin karakterlerinin işlendiği freskleri gördüm. Her istasyon adeta bir müze; gözlerinizi dört açarak gezmeniz gereken bir yer!
Tadına Doyulmaz Bir Lezzet Yolculuğu: Özbek Mutfağı
Gelelim Özbek mutfağına, çünkü benim gibi bir gezgin için yeni bir ülkenin lezzetlerini keşfetmek, o kültürü anlamanın en keyifli yollarından biri. Özbek mutfağı gerçekten çok zengin! Orta Asya‘nın göçebe komşularının aksine, Özbek ulusu yerleşik bir yaşam sürdüğü için sebze-meyve yetiştirmiş ve besicilik yapmış. Bu da yemeklerine hem bol et hem de bol sebze katmalarını sağlamış.
Ana yemeklerin başında hepimizin bildiği Plov (Pilav) geliyor. Bol etli, sebzeli ve baharatlı çeşitleriyle adeta bir şölen! Sofraya önce bizim mezelerimiz gibi küçük tabaklarda salata ve turşu çeşitleri geliyor. Neredeyse tüm salatalarda kullanılan kişnişin keskin tadı, yemeklere ayrı bir lezzet katıyor. Bazı çorbalarda ise (bizim shurpa dediğimiz) patates, havuç, fasulye gibi sebzelerin yanı sıra bolca et de bulunuyor.
Yemeklerde mutlaka sofrada "kök çay" adını verdikleri yeşil çay bulunuyor. Yemekler oldukça yağlı olduğu için, bu çayın yemek sonrası vücudu rahatlatıcı bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Ayrıca küçük shot bardaklarıyla votka içiyorlar ve yerel şarapları da oldukça hoş bir tada sahip. Bu arada, içki ve sigaranın da oldukça uygun fiyatlı olduğunu belirtmeliyim.
Tattığım diğer lezzetlerden bazıları: lepeshka (geleneksel ekmekleri), mantı, lagman (erişteli bir yemek), shashlik (kebap çeşitleri) ve samsa (bir tür börek). Taşkent‘teki son akşam yemeğimi canlı müzik eşliğinde yediğim bir restoranda noktaladım. Bu şehir, lezzetleriyle de kalbimi fethetti!
Ceren’den Taşkent Gezi İpuçları
- Metro Macerası Yapın: Taşkent Metrosu‘nu sadece bir ulaşım aracı olarak değil, bir sanat galerisi olarak görün. Her istasyon ayrı bir temayı ve hikayeyi barındırıyor; zaman ayırıp detayları incelemeyi unutmayın!
- Chorsu Pazarı’nda Kaybolun: Chorsu Pazarı‘nda bol bol tadım yapın, yerel halkla sohbet edin ve mutlaka pazarlık edin. Kurutulmuş meyveler, kuruyemişler ve yöresel baharatlar harika hediyelikler olabilir.
- Yerel Lezzetlere Şans Verin: Bir akşam yemeğinizi kesinlikle canlı müzik eşliğinde, bol etli Plov ve farklı shashlik çeşitlerini deneyimlemeye ayırın. Yemeklerin yanında sunulan yeşil çay, midenizi rahatlatacaktır.
- Timur’un İzlerini Takip Edin: Tarihe meraklıysanız, seyahatinizden önce Amir Timur dönemini araştırmanız, müzedeki eserleri ve meydandaki heykeli daha anlamlı kılacaktır.
Taşkent, beklediğimden çok daha fazlasını sunan, modern yüzüyle olduğu kadar köklü tarihiyle de büyüleyen bir şehir oldu benim için. Eğer siz de Orta Asya‘nın kalbine doğru unutulmaz bir kültürel keşif arayışındaysanız, Taşkent sizi bekliyor!
Yorumlarda daha önce Taşkent‘i ziyaret edenlerin deneyimlerini veya bu rehber hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum. Belki de bir sonraki gezi planınızda Taşkent‘e bir şans verirsiniz, ne dersiniz?
