1. Anasayfa
  2. Keşfet

Moskova Gezi Rehberi: Kızıl Meydan’dan Kremlin’e Unutulmaz Bir Macera!

Moskova Gezi Rehberi: Kızıl Meydan’dan Kremlin’e Unutulmaz Bir Macera!
Moskova Gezi Rehberi: Kızıl Meydan’dan Kremlin’e Unutulmaz Bir Macera!
0

Merhaba sevgili gezgin dostlarım! Bu kez rotamızı, görkemiyle insanı büyüleyen, her köşesinde ayrı bir tarih ve sanat eseri saklayan o meşhur şehre çevirdik: Moskova! Rusya Federasyonu’nun bu haşmetli başkenti, adını içinden geçen Moskva Nehri’nden alıyor ve bende unutulmaz izler bıraktı. Geniş ve tertemiz sokakları, gotik ve klasik mimarinin şaheserleri, müzeleri ve dünyanın en güzel sanat galerileri gibi tasarlanmış metro istasyonları ile Muhteşem Moskova, gerçekten bir masal diyarı gibiydi.

Avrupa’nın İstanbul’dan sonraki en kalabalık şehri olan Moskova, merkezi konumu ve zengin tarihiyle sadece Rusya’nın değil, dünyanın da siyasi ve finansal kalbi. Ekim Devrimi sonrası 1918’de başkent ilan edilen bu şehir, dünyanın en pahalıları arasında gösterilse de, bütçe dostu seçeneklerle de keşfedilebiliyor. Benimle birlikte, dört günlük dolu dolu bir Moskova gezisine hazır mısınız?

Moskova’ya Yolculuk: İlk Adımlar ve Konaklama Sırları

İstanbul’dan Moskova‘ya direkt uçuşlarla kolayca ulaşabiliyorsunuz. Bizim uçağımız Sabiha Gökçen’den 11:50’de kalktı ve Domodedova Havalimanı‘na 15:30 gibi indi. Moskova, dört uluslararası havalimanına sahip büyük bir şehir.

Havalimanından şehir merkezine ulaşım için Aeroexpress tren veya otobüs seçenekleri mevcut. Eğer benim gibi üç kişilik bir ekiple seyahat ediyorsanız, taksi maliyeti çok da yüksek olmuyor. Havalimanında dışarı çıkmadan bulabileceğiniz taksi bankolarından gideceğiniz yere göre fiyat alıp taksinizi çağırabilirsiniz. Neşeli şoförümüzle 1650 Ruble ödeyerek Moskova sokaklarında ilerlerken, beden diliyle bize şehri tanıtmaya çalışması yolculuğumuzu daha da keyifli hale getirdi.

Konaklama için tercihimiz, merkezi konumu ve uygun fiyatı nedeniyle Tverskaya Caddesi No.8‘deki Amelia Aparts olmuştu. Bu cadde, Moskova‘nın en ünlü ve zengin caddelerinden biri! Taksi şoförünün bizi indirdiği nokta, caddenin görkemli binalarıyla dolu bir köşesiydi. Blok numaralarıyla ilerleyen büyük binalar arasında, apartmanımızın girişini bulmak biraz macera oldu. O gün hava sıcaklığının aniden 18 dereceden 2 dereceye düşmesiyle soğuk rüzgar da işi zorlaştırıyordu.

Neyse ki, iki gün önce tahmini varış saatimizi soran Booking.com mesajına yanıt vermiştik! Köşede bizi bekleyen genç, ‘Türkiye’den mi geliyorsunuz?’ diye sorunca şaşkınlığımız geçti. Meğer apartman sahibiymiş! Onun rehberliğinde arka sokağa geçip mütevazı ama temiz girişten dairemize ulaştık. Eski ama bakımlı, iki oda, mutfak ve banyodan oluşan dairemizde internet ve tüm mutfak ihtiyaçlarımız mevcuttu. Dört gece üç kişi için ödediğimiz 20.000 Ruble, Moskova gibi bir şehirde, böylesine merkezi bir konum için oldukça makul bir fiyattı.

Adım Adım Moskova Keşfi: Büyülü Mekanlar

Dört gün, Moskova gibi devasa bir şehir için belki kısa bir süre, ama doğru planlamayla her anını dolu dolu yaşayabilirsiniz. Ben de sizin için, benim izlediğim rotayı ve Moskova’da gezilecek yerleri gün gün sıraladım!

Kızıl Meydan’ın Büyüsü: Gündüz ve Gece

Apartmanımıza yerleşir yerleşmez, 15 dakika yürüme mesafesindeki Kızıl Meydan‘a attık kendimizi. Hayallerimizi süsleyen bu meydana Diriliş Kapısı’ndan gece adım atmak, masalsı bir deneyimdi. Işıl ışıl aydınlatılmış meydan, hafif hafif yağan karla birlikte adeta başka bir boyuta geçmişti.

Kızıl Meydan, Moskova‘nın tarihi boyunca gösterilere, mitinglere ve törenlere ev sahipliği yapmış, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan simgesel bir alan. Adını, Rusça’da hem ‘kızıl’ hem de ‘güzel’ anlamına gelen ‘krasnaya’ kelimesinden alıyor. Sanırım ben bu meydanın ‘güzel’ tarafına hayran kaldım!

Meydanın sağında kırmızı renkli Tarih Müzesi, solunda mavi-pembe tonlarıyla Kazan Kilisesi ve onun yanında devasa GUM Alışveriş Merkezi ışıklar içinde parlıyordu. Karşımızda ise Moskova‘nın ve Rusya’nın sembolü haline gelmiş rengarenk Aziz Basil Kilisesi… Kilisenin sağında ise Kremlin Sarayı‘nın heybetli duvarları ve Lenin Mozolesi sıralanıyordu. Gece görüntüsü nefes kesiciydi.

GUM Alışveriş Merkezi, 125 yıl önce Neo Rus tarzında inşa edilmiş, cam, çelik ve taştan tavanlarıyla göz kamaştıran bir yapı. İç içe geçmiş galerilerinde dünyaca ünlü markaların mağazalarını barındırıyor. Ama beni en çok etkileyen, Kızıl Meydan‘a çıkan kapısının sol altındaki ‘tarihi tuvalet’ oldu! Tarihi dekorasyonu, çalan Rus müziği ve temizliğiyle, ücretli olsa bile kesinlikle görülmeye değer bir yerdi.

İkinci gün sabahı, Moskova‘da uyanmanın heyecanıyla yine soluğu Kızıl Meydan‘da aldık. Bu kez gündüz gözüyle ve detaylı bir keşif için. Her ülkeden sayısız turistle dolup taşan meydanda kar yağışı devam ediyordu. İzmir’den 23 derecelik güneşli bir havadan gelip, ertesi gün Moskova‘da bembeyaz kar görmek inanılmaz keyifliydi!

Aziz Basil Kilisesi: Renklerin ve Hikayelerin Dansı

Kızıl Meydan‘ın güney kanadında yükselen Aziz Basil Kilisesi, sadece meydanın değil, tüm Moskova‘nın imzası gibiydi. Her biri farklı yükseklikte 8 kulesi ve içinde 11 bölümüyle, dışarıdan bile insanı büyülüyor. Kilisenin önünde bolca fotoğraf çektikten sonra, içindeki mistik havayı solumak için içeriye girdik.

Rivayete göre, Korkunç İvan olarak bilinen III. İvan, 15. yüzyılda Rusya’yı Kazak ve Moğol işgalinden kurtarmanın anısına bu katedrali yaptırmış. İtalyan Mimar Barma’nın eseri olan kilise o kadar beğenilmiş ki, dünyada bir benzeri daha olmasın diye mimarın gözlerini oydurduğu söylenir! 1555-1561 yılları arasında inşa edilen bu şaheserin sekiz kulesinin her biri, kazanılan ayrı bir zaferi temsil ediyor. Bugün müze olarak hizmet veren kilisenin giriş ücreti 100 Ruble idi.

Kremlin Sarayı: Rus Gücünün Kalbi

Tipiye dönüşen kara rağmen, Kremlin Sarayı‘na doğru keşfimize devam ettik. Kremlin‘in merkezi olan Katedral Meydanı, Orta Çağ sanatının en önemli eserlerini barındıran, şehrin en tarihi noktalarından biriydi. Meydandaki ‘Meryem’in Göğe Yükseliş Kilisesi’nde kraliyet ailesine ait sanat eserleri, ‘Bildiri Kilisesi’nde ise Büyük İvan’ın tacı sergileniyordu.

Kremlin Sarayı içinde yer alan Hazine Bölümü (Armoury Chamber), benim için en ilgi çekici yerlerden biriydi. Çar’ın hazineleri, tören kıyafetleri, silahları, görkemli açık arabaları ve dünyanın dört bir yanından gelen hediyeler… 4. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar uzanan dört binden fazla paha biçilmez parçanın sergilendiği bu müze, gerçekten görülmeye değerdi. İlk kez kralların ve kraliçelerin filmlerden tanıdığımız o ihtişamlı açık arabalarını yakından görmek muazzamdı.

Biz Türkler için özellikle ilginç olan, Osmanlı İmparatorluğu’ndan gelen hediyelerdi. Küçük Kaynarca Anlaşması sonrası Sultan I. Abdülhamit ve Sultan III. Selim’in gönderdiği değerli örtüler, kılıçlar, kalkanlar ve at üzengileri, taşlarla ve kıymetli metallerle süslenmiş halleriyle sergileniyordu. Bu bölüm için biletleri internetten almak veya gişede belirli saatleri beklemeniz gerekiyor.

Bir de Çar Çanı var ki, dünyanın en büyüğü! 202 ton ağırlığında, 6.14 metre yüksekliğinde bu devasa çan, aslında hiç çalmamış. 1787’deki bir yangında bir parçası kopmuş ve öylece kalmış.

Ceren’den Gezi İpuçları:

  • Kremlin Biletleri: Hazine Bölümü gibi özel alanlar için biletleri önceden online almak veya gişede açılış saatlerini takip etmek çok önemli. Aksi halde uzun kuyruklar bekleyebilirsiniz.
  • Konaklama: Merkezi bir lokasyon seçmek, toplu taşımayla (özellikle metroyla) her yere kolayca ulaşmanızı sağlar ve zaman kazandırır. Amelia Aparts gibi daireler, otellere göre daha uygun fiyatlı olabilir.

Arbat Caddesi ve Bolşoy Tiyatrosu’nda Unutulmaz Bir Gösteri

Üçüncü günümüze Moskova‘nın ünlü ve turistik Arbat Caddesi ile başladık. Geniş, ferah, hediyelik eşya dükkanları ve kafelerle dolu bu cadde, sabahın erken saatlerinde soğuktan dolayı oldukça sakindi. Caddenin sonundan bir taksiyle dünyanın en ünlü opera, bale ve klasik müzik salonlarından biri olan Bolşoy Tiyatrosu‘na geçtik.

Bolşoy Tiyatrosu‘nda bir bale izlemek, benim Moskova gezi rehberi listemde mutlaka olması gerekenlerdendi. Biletler normalde üç ay önceden satışa çıksa da, biz son dakikacılar olarak kapıdan karaborsadan almak durumunda kaldık. Öğlen gösterisi olan ‘Giselle Balesi’ için üç bilet aldık. İnanılmaz bir deneyimdi! Sahneyi güzel gören koltuklarda arkadaşlarım izlerken, ben kenarda ayakta kalmış olsam da, bu muhteşem gösteriyi dünyanın en prestijli sahnelerinden birinde izlemek hayallerimi gerçekleştirdi. Hatta o meşhur ‘Bilet Paramı Nasıl Geri Aldım?’ anım da buradan çıktı, merak edenler için ayrı bir yazı konusu! 😉

Bale gösterisi sonrası, Kızıl Meydan’daki Tarih Müzesi‘ne doğru yürürken, Diriliş Kapısı önünde büyük bir festival havasıyla karşılaştık. Kalabalık, yiyecek stantları, hediyelik eşyalar… Ortada ücretsiz dağıtılan pastalar vardı! O günün Kazaklar için özel bir gün olduğunu öğrendik. Soğuk havaya rağmen kurulan masalarda etli pilav ve kahve eşliğinde tatlımızı yedik, bu güzel şenliğin tadını çıkardık.

Tarih Müzesi ve Lenin Mozolesi: Rus Tarihinin Derinlikleri

Öğleden sonraki durağımız, Kızıl Meydan’ın girişinde yer alan kırmızı ve etkileyici Tarih Müzesi‘ydi. 1872’de kurulan bu müze, tarih öncesi çağlardan günümüz Rusya’sına uzanan milyonlarca paha biçilmez esere ev sahipliği yapıyor. Rus soylularının özel antika koleksiyonları için ayrılmış odalarıyla da göz kamaştırıcıydı.

Dördüncü günümüze ise Lenin Mozolesi ile başladık. Kızıl Meydan’ın tam ortasında yer alan bu anıt mezarda, Sovyetler Birliği’nin kurucusu Lenin’in mumyalanmış vücudu görülebiliyor. İçeride fotoğraf çekmek yasak ve oldukça loş bir ortam vardı. Sıra hızlı ilerlese de, Lenin’in kırmızı örtüler içinde uyur gibi canlı görünen hali oldukça etkileyiciydi. Bu, dünya liderlerinin mozoleleri arasında en çarpıcı deneyimlerimden biriydi.

Novodeviçi Mezarlığı ve Nazım Hikmet’in Ebedi İstirahati

Lenin Mozolesi’nden sonra, ünlü şairimiz Nazım Hikmet’in mezarını ziyaret etmek üzere Novodeviçi Mezarlığı‘na gittik. Sportivnaya Metro Durağı’nda inip kısa bir yürüyüşle ulaştığımız bu mezarlık, 1500’lü yılların başında inşa edilen Novodeviç Manastırı’nın bahçesinde yer alıyor. Burası, Rusya’nın en ünlü mezarlıklarından biri; Gogol, Anton Çehov, Boris Yeltsin gibi birçok önemli şahsiyetin ebedi istirahatgahı. Mezarlık, adeta bir açık hava heykel müzesi gibiydi.

Nazım Hikmet’in etkileyici heykelinin tam önünde, sevgili Vera’sının mezarı bulunuyordu. Nazım’ın mezarında, diğer mezarlara kıyasla çok sayıda taze çiçek ve anlamlı notlar görmek beni derinden etkiledi. Ne mutlu ki, vatanından uzakta olsa da onu seven Türkler, ziyaretini ve çiçeğini eksik etmiyor. Bir daha yolum düşerse, ben de taze çiçek götürmeyi unutmayacağım.

Puşkin Müzesi: Sanatın ve Kültürün Kalbi

Nazım’ın mezarından sonra metroyla Puşkin Müzesi‘ne geçtik. Burası, Moskova‘da Avrupa sanat eserlerinin sergilendiği en büyük müze. Rus İmparatoru III. Aleksander adına Devlet Güzel Sanatlar Müzesi olarak inşa edilmiş, 1937’de Aleksandr Puşkin’in ölümünün 100. yıl dönümünde onun adını almış. Müzede Antik Mısır, Roma, Yunan ve Avrupalı ressamların orijinal eserleri ile birlikte, ünlü Yunan ve Roma heykellerinin kopyaları da bulunuyor. Türkiye’den kaçırılan Truva Hazineleri’nin de burada sergilendiğini öğrenmek ise hüzün vericiydi.

Pazar günü saat 14.00’te müzeye ulaştığımızda, dışarıda sokağa kadar uzanan çok uzun bir kuyrukla karşılaştık. Ancak kuyrukta turistlerden çok, çocuklarıyla sabırla bekleyen Moskovalılar vardı. İki saat süren bu bekleme sırasında, soğuk havaya rağmen çocuklarıyla sanatın peşinden giden Rus ailelerini izlemek beni çok etkiledi. İçeri girdiğimizde ise, müzenin sanıldığı kadar kalabalık olmadığını, çocukların rahatça heykellerin veya resimlerin karşısına oturup resim yaptıklarını gördük. Sanat ve kültür eğitiminin nasıl verilmesi gerektiğini en güzel şekilde gözlemlediğim anlardan biriydi bu.

Moskova Metro İstasyonları: Sanat Galerileri Tüneli

Gezimizin sonunda sıra, başlı başına bir sanat eseri olan Moskova Metro istasyonları turuna geldi. Moskova‘da 200’den fazla metro istasyonu var ve özellikle kahverengi renkli dairesel hatta yer alan istasyonlar, adeta yer altında birer sanat galerisi gibi. Her istasyonun kendine özgü bir teması, heykelleri, mozaikleri ve işlemeleri var.

Organize turlar olsa da, biz her özel istasyonda inip, eserleri inceleyip fotoğraflarını çekerek kendi metro turumuzu yaptık. Bu, hem biraz dinlenme fırsatı bulduğumuz hem de Moskova‘nın mimari zenginliğini farklı bir açıdan deneyimlediğimiz keyifli bir keşifti. Moskova gezisinize bu 12 mutlaka görülmesi gereken istasyonu eklemeyi unutmayın; kendinizi bir sanat sergisinde gibi hissedeceksiniz!

Moskova’da Ne Yenir, Ne Alınır? Ve Son Sözler

Yeme İçme: Tverskaya Caddesi‘nin lüksünden faydalanarak ilk gece bir suşi restoranına girdik. Japon mutfağı, Rusların favorileri arasında yer alıyormuş, tıpkı votka gibi. Lezzetli suşilerle başladığımız yemek serüvenimizde, tabii ki Moskova‘nın özel lezzetlerinden Borç Çorbası‘nı da denedik. Lahana çorbası olarak bildiğimiz bu kırmızı pancarlı lezzet, kesinlikle tadılmaya değer!

Moskova’da Ne Alınır?

  • Havyar: Rusya’dan alınacak en özel lezzetlerden.
  • Votka: Rus votkasının tadına bakmadan dönmeyin.
  • Matruşka: Her boyutta ve desende bulabileceğiniz ikonik hediyelikler.
  • Peynir ve Balık Fümeler: Yerel lezzetleri keşfetmek için harika seçenekler.
  • Sigara: Türkiye fiyatlarının yarısına, oldukça uygun.

Ceren’den Gezi İpuçları:

  • Dil Bariyeri: Kiril alfabesi nedeniyle tabelaları okumak zor olabilir. Google Translate gibi uygulamaların fotoğraf çeviri özelliğinden sıkça faydalanın.
  • Yerel Marketler: Süpermarketler bazen zemin altında veya eczane/kafe gibi görünen binaların içinde olabilir. Bulmak için çekinmeden yerel halktan yardım isteyin, genelde yardımcı olmaya çalışıyorlar.
  • Planlı Gezin: Moskova büyük bir şehir. Gezilecek yerler arasındaki mesafeler için metro hattını iyi öğrenmek ve gitmeden önce detaylı bir plan yapmak, zamanınızı verimli kullanmanızı sağlar.

Son Söz:

Benim için Moskova gezisi gerçekten de başlıktaki gibi ‘muhteşem’ geçti ve bugüne kadar gezdiğim şehirler arasında en çok etkileyenlerden biri oldu. Moskova sokakları inanılmaz derecede temiz. Büyük çöp kutuları görmeseniz de, yerlere çöp atılmaması ve polislerin bu konudaki hassasiyeti dikkat çekiciydi. Bir turist yere izmarit attığında, anında ortaya çıkan bir polisin izmariti aldırıp en yakındaki küçük çöp kutusuna attırması beni çok şaşırtmıştı.

Moskova halkı genel olarak sessiz, sakin ve turistlere karşı biraz mesafeli bir duruş sergiliyor gibiydi. Orta yaşın üzerindeki kişilerde İngilizce bilen az kişiye rastladım, bu yüzden dil bariyeri bazen bir engel oluşturabiliyor. Ancak genel olarak içe dönük ve turizme çok alışkın değiller gibi bir izlenim edindim. Yine de, yardım istediğinizde geri çevirmiyorlar.

Bu Moskova Gezi Rehberi ile umarım siz de bu görkemli şehri keşfetmek için ilham bulursunuz. Benim için her anı bir macera, her köşesi bir keşifti. Siz de bu kadim şehrin büyüsüne kapılmak ister misiniz?

Siz de Moskova’yı ziyaret ettiniz mi? En çok etkilendiğiniz yer neresi oldu? Yorumlarda benimle paylaşın, sohbet edelim!

Merhaba! Ben Ceren Gezgin, dünyayı gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seven biriyim.Soy adım gibi gerçekten gezginim. Çocukluğumdan beri gezmeyi ve keşfetmeyi çok seviyorum. İlk kez 18 yaşında yurt dışına çıktım ve o günden beri farklı ülkeleri gezmeye devam ediyorum.Gezdiğim yerler arasında Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika'dan ülkeler var. Gezdiğim yerleri ziyaret ederken sadece turistik yerleri değil, yerel hayatı da deneyimlemeye çalışıyorum. Yerel halkla tanışıyor, onların kültürlerini ve yaşam tarzlarını öğreniyorum.Gezilerimi ve deneyimlerimi fiyatinedir.net sitesinde paylaşıyorum. Sitede ülke rehberi, şehir rehberi, gezilecek yerler, konaklama, ulaşım ve yeme-içme gibi konularda bilgiler bulabilirsiniz.Dünyayı benimle tanımanızı çok isterim. Farklı kültürleri, farklı yaşam tarzlarını ve farklı güzellikleri keşfetmenize yardımcı olmak istiyorum.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir